Dün, 09:07
|
#2
|
|
|
Dava bir yönü ile kamu düzenindendir. Bu tür davalarda genel kuraldan ayrı karar veya ara kararlar verilebilmektedir.
Aksi durum hem tarafların hem de çocuğun anayasal haklarına aykırı olacaktır.
I. Ailenin korunması ve çocuk hakları(1)
MADDE 41- Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.(2)
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.
Kamu düzeninden olan bu gibi davalarda hakkın kötüye kullanılması teşkil etmediği müddetçe yeni talepler ileri sürülebileceği gibi mahkemece gerek görülmesi halinde re sen araştırma ilkeleri dahi uygulanabilecektir.
Bu nedenle çocuğun üstün yararının bunu gerektirdiği ve yaşı müsaitse küçüğün de bu yönde istekli olduğunun mahkemeye bildirilmesi ile mahkemece gerek görülmesi halinde derhal bir SİR raporu da aldırılarak bu yönde bir ara karar kurulmasını talep edebilirsiniz. Bu tür davalarda - uzun süren yargılama süreçleri dikkate alındığında - hem küçüğün hem de tarafların davanın sonucunu beklemek zorunda olduğunun ileri sürülmesi hem yasalara hem de evrensel hukuk ilkelerine aykırı olacaktır.
Ayrıca herkes haklarını kullanırken iyi niyet kaidelerine uygun davranmak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasına hukuk müsaade edemez. Dava aşamasında annenin küçüğü göstermeyerek velayet hakkını kötüye kullandığının anlaşılması halinde davanın neticesi beklenmeden de bu yönde karar verilebilecektir. Asıl olan küçüğün üstün yararıdır.
|