Mesajı Okuyun
Old Bugün, 11:06   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Öncelikle kadastro tespit tutanağının incelenmesi ile ,taşınmazın kadastrodan öncesinde tapulu olup olmadığının ve parselin davalı adına tespit ve tescil nedeninin bilinmesi gerekir.

Konu açılabilecek muris muvazaası ve tenkis davaları ile hak düşürücü süreler yönünden ele alındığında:

1.Kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak açılan muris muvazaası davaları Kadastro K. m.12/3 ‘deki 10 yılık hak düşürücü süreye bağlı olmakla beraber Yargıtay 1.HD.sinin oluşturduğu içtihata göre miras bırakanın kadastro tespitinden sonra ölmesi halinde,10 yıllık hak düşürücü süre muris muvazaası davalarında uygulanmamaktadır.(1)

2. Ancak , Yargıtay 1 HD sinin yerleşik diğer içtihatına göre de ; miras bırakanın kadastro tespit tutanağındaki Kadastro K. 13/B m.sine göre beyanına dayalı olarak tespit ve tescil yapılması halinde muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açılması imkanı bulunmamaktadır. Miras bırakanın beyanı bağış sayılarak tenkis davası açılabilirse de olayda tenkis hak düşürücü süresinin geçtiği görülmektedir.(2)

3. Parselin kadastrodan önceki evveliyatı tapusuz olup zilyetliğe dayalı kadastro tepiti yapılmış ise zaten muris muvazaası hükümleri uygulanmayacaktır.

Sonuç olarak ; Hernekadar miras bırakanın kadastrodan sonra ölmesi halinde,muris muvazaasına dayalı davalarda Kadastro K.m. 12/3’deki hak düşürücü süre uygulanmaz ise de, miras bırakanın kadastro tespit tutanağındaki beyanına göre tespit ve tescilin yapılması halinde muris muvazaasına dayalı davanın açılamayacağ,ı tenkis davası açma hak düşürücü süresinin de geçmesi nedeniyle sorunun cevabı olumsuz olarak gözükmektedir.
---------------------
(1)“(...)Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava açma hakkının murisin ölümüyle ortaya çıktığı Kadastro Yasasında öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihinin büyük önem taşıdığı kaşkusuzdur.
Davacının hakkı mirasbırakanın ölümü ile doğmaktadır. Muris hayatta iken böyle bir iptal davası açmaya hakkı yoktur. 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinin uygulanabilmesi için de iki koşulun bir arada bulunması zorunludur. Öncelikle davacıların tapulama öncesi dayanacakları bir haklarının doğmuş olması ve murisin tespit tarihinden önce ölmüş olmasıdır.
On yıllık hak düşürücü sürenin tesbitin kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanacağı da tartışmasızdır.
Somut olayda, mirasbırakan taşınmazların geometrik ve hukuksal durumunu belirleyen tesbitten sonra öldüğüne göre 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanması olanağı yoktur."

(Yargıtay 1.HD: 27.05.2015 T. 2015/7552 E.2015/7772 K.)
Ayrıca BKN https://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=114809 deki Büşra Özcan'ın sorusu ile ilgili yazılarımız ve Yargıtay kararları


(2)"(...)Dava konusu taşınmazın davacıların kardeşi olan davalı adına tapu kayıtlarının oluşmasının dayanağının kök mirasbırakanın tapulama sırasında tapulamateknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahtında bu yerin davalı adına tespitine muvafakatini içeren tek taraflı beyanı olup taşınmazın davalıya devrini sağlayan bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarihli, 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının eldeki davada uygulanamayacağı kuşkusuzdur."
(Yargıtay 1.HD.22.01.2024 T.2023/5376 E. 2024/535 K.)