Mesajı Okuyun
Old 27-10-2025, 13:01   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Meslektaşım merhabalar;

Cezaların şahsiliği. Ben olsam öğretmene karşı açarım, idari yargıda prosedür çok fazla.



4. HUKUK DAİRESİ
Esas : 2001/7942
Karar : 2001/9922
Karar Tarihi :30.10.2001
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti.Belli günde davacı vekili avukat Yıldız Neşeli gelmiş, diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, okulunun mezuniyet kep giyme töreninde okul birincisi olarak yaptığı konuşmada okul öğretmenlerinden önce dershane öğretmenleri ve İstanbul'dan gelen arkadaşına teşekkür etmesini yadırgayan okul idaresi ve öğretmenleri tarafından kendisine gönderilen yazıda ile suçlanarak aşağılandığını ileri sürerek 5.000.000.000TL. manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, husumetin yanlış tevcih edildiğini, talebenin tören adabına uygun olmayan sözleri sineye çekilip, özel ve gizli olarak uyarılmak için eksik kalmış eğitimin bir parçası kabul edilerek gönderilen yazı ile ileriki hayatında bu davranışlarda bulunmaması tavsiye edildiğinden hakaret kastının taşınmadığı savunularak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, tarafından temyiz edilmiştir.

Borçlar Kanunun 49.maddesi <Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan> kişinin manevi tazminat isteyebileceğini hükme bağlamıştır.Bu hükme göre manevi tazminat istenebilmenin ön koşulu,kişisel hakların,hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğramasıdır. Kişisel hakka, hukuka aykırı bir saldırı yoksa veya saldırı hukuka aykırı olmakla birlikte bu saldırı kişisel hakları etkileyecek nitelikte değilse,ön koşul gerçekleşmiş sayılmaz.

Kişi hakları, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini koruyan, hür ve bağımsız varlığını sağlayan haklardır. Bu haklar insanın doğumu ile kazanılan, tamamen kişiliğe bağlı olan haklardır. Öyle olduğu için istem hakkı doğunca manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi ve kişinin duygusal olarak tatmin edilmesini amaç edinen ve kanunun öngördüğü bir telafi şekli olup bir bakıma, haksızlığa uğrayan insanın elem ve ızdırabını dindirmek aracıdır.

Bu bağlamda somut olaya baktığımızda davacı, okulun mezuniyet kep giyme töreninde okul birincisi olarak bir konuşma yapmış, konuşmasında da teşekkür etmesi gereken öyle çok insan olduğundan sırasıyla ailesine, biri dershane diğeri İstanbul' dan gelen olmak üzere iki arkadaşına, dershane öğretmenlerine, okul arkadaşlarına teşekkür ettikten sonra öğretmenimiz, hem dostumuz olabilen ve bizi eğitirken bir genci,bir insanı eğittiğini unutmayan öğretmenlerime sonsuz teşekkürler.Hepinize iyi günler diliyorum> diyerek böylece öğretmenlerine de teşekkür ederek konuşmasını bitirmiştir.

İşte davacının 24.6.1999 tarihinde yaptığı bu konuşmadan bir gün sonra okul idaresi Sayın B. Neşeli, 24. 6.1999 Perşembe günü okulumuzda yapılan mezuniyet Kep Giyme Töreninde okul birincisi olarak yaptığınız konuşmada öğretmenlerimizden önce dershane öğretmenlerinize İstanbul' dan gelen arkadaşınıza teşekkür etmeniz bütün öğretmenlerinizi üzmüştür. Ayrıca okul öğretmenlerinize teşekkür ediş biçiminiz de öğretmenlerinizi rahatsız etmiştir.

Unutmayınız kişiyi üç yıl boyunca yetiştiren, hayata hazırlayan ve verdiği notlarla okul birincisi olmanızı sağlayan okulunuzdaki öğretmenlerinizdir.

Sözlerine yer vererek, öğretmenlerinde ayrı bir kağıdı imzalamaları ile oluşturdukları yazıyı davacıya ulaştırmışlardır.

Davacının konuşmasında önce misafirlere sonrada okul öğretmenlerine teşekkürde bulunması konuşma adabına uygundur. Bu konuşmadan öğretmenlerinin rahatsız olmaması gerekirken,davacıya karşı kullanılan üslup ve seçilen sözcük aşağılayıcı ve davacıya küçük düşürücü nitelik taşıdığı için onur kırıcı olup, davacının bu yönden de kişilik haklarına saldırı olduğunun kabulünü gerektirir. Aksine bir kabul daima güçlünün haklı olduğu, her yaptığının doğru bulunduğu sonucuna bizi götürür ki, bu sonuç Anayasamızın herkesin kanun önünde eşit olduğunu hiç kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir muameleye tabi tutulamayacağı ilkesine de aykırılık teşkil eder. Toplumun adalete olan güveninin sarsılmasına neden olur.

Açıklananlar ışığı altında davacı yararına makul bir ;manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olayın özelliğine uygu düşmeyen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.

Sonuç: Temyiz olunan mahkeme kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 65.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,30.10.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)