27-10-2025, 09:47
|
#3
|
|
|
Ben de sizin gibi düşünüyorum. Fakat İİK m.269/2 hükmü yine de kafamda soru işareti uyandırdı.
Yargıtay 6. H.D nin bir kararına denk geldim. Olayda icra takibine hiç itiraz edilmemiş ve ispat yükünün icra alacaklısın da olduğu belirtilmiş. Kararın ilgili kısmını aşağıya bırakıyorum.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/6417 E. 2016/1850 K.
"HMK’nun 190.maddesi uyarınca ispat yükü, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Somut olayda davalı 19.11.2013 tarihinde başlattığı icra takibi ile sözlü kira ilişkisine dayanarak aylık 500,00 TL den bir yıllık kira bedeli olmak üzere 6.000 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. Davacı kira ilişkisini kabul etmemiştir. Bu açıdan kira sözleşmesinin varlığını ispat külfeti davalıya aittir. HMK’nun 189/3.maddesi uyarınca kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar başka delillerle ispat olunamaz. Aynı yasanın 200.maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar ve değeri 2.500 Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Davalı aylık kira bedelinin 500,00 TL olduğunu ileri sürdüğüne göre davalı kira sözleşmesin tanık beyanları ile kanıtlayamaz. Davacı borçlunun icra takibine itiraz etmemesi de kira akdinin varlığını kabul ettiği anlamına gelmez. Mahkemece davalının kira sözleşmesinin varlığını ispat edemediği dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözönünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir."
Benzer yönde Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/7713 E. 2015/1070 K. sayılı karar da mevcut. İcra takibine itiraz etmemekle, itirazın da açıkça kira ilişkisini inkar etmemek arasında bir fark olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla bu kararların bizim dosya yönünden emsal olması gerektiğini düşünüyorum.
|