 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Öncelikle zaman ayırıp yanıt verdiğiniz için Teşekkür ederim, Meslek etiği, ağırbaşlılığı, tevazuyu, dürüst davranmayı gerektirir.
MK m. 2’nin yanı sıra, Avukatlık Kanunu’nun 34, 62, 171. maddeleri de avukatlık mesleğinin dürüst bir biçimde icrasını güvence altına alan hükümlerdir. Bilhassa avukatların yüklendikleri görevleri bu görevlerin kutsallığına yakışır şekilde doğruluk içinde yerine getirmelerini ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlü olduklarını düzenleyen Avukatlık Kanunu’nun 34. madde hükmü davada dürüstlük kurallarına uymanın avukatlar için bir yükümlülük olduğunu göstermektedir.
HMK m. 29’un yanı sıra, avukatlığın bir kamu hizmeti olduğunu düzenleyen AvK m. 1; avukatlığın amacının hukuki uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini belirten AvK m. 2; avukatların yüklendikleri görevleri doğruluk içinde yerine getirmeleri gerektiğini hükme bağlayan AvK m. 34 ve avukatlara görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmamaları durumunda disiplin cezası verileceğini düzenleyen AvK m. 134 hükümleri karşısında avukatlar da gerçeği söyleme yükümlülüğüne tâbidirler. Gerçeği söyleme yükümlülüğünün avukatlar bakımından iki boyutu olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, vekilini, gerçeği söyleme yükümlülüğünün ihlâline karşı korumak; ikincisi ise, bizzat bu yükümlülüğü ihlâlden kaçınmaktır. Gerçeği söyleme yükümlülüğü avukatlar bakımından da sübjektif manada kabul edilmelidir. Diğer bir deyişle, avukatlar da tıpkı davanın tarafları gibi gerçek olduğuna inandıkları hususları -objektif gerçeğe uygun olmasa dahi ileri sürebilirler.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra ise doktrinde bahsi geçen Kanunun dürüstlük kuralını düzenleyen 29. maddesinin avukatlar bakımından da geçerli olduğu ifade edilmiştir.
....
Meslektaş, doğru olmadığını bildiği bir olayı ısrarla yokmuş gibi mahkemeye beyan etmesi halinde aksinin resmi evrakla ispatı durumunda hakimin nası bir tavır alacağı da merak konusudur. ( Vekil, müvekkil firmanın vergi kaydı olmadığını, hatta Türkiye' hiç bir sube veya temsicliğinin de bulunmadığını ısrarla beyanı karşısında resmi evrakla aksi ispat edilmesi halinde zor durumda kalmıştır. Yukarıda belirttiğim düzenleme ve duruşmadaki alaylı tavrı disiplin soruşturmasını gerektirir. hakkında İstanbul barosu nezdinde şikayette bulunmayı düşünüyorum )
|
|
 |
|
 |
|
Sayın Muhsin KOÇAK;
Sayın Erdem AKÇAY'LA aynı düşüncedeyim. Tersi mantıkla hareket edersek, dava aşamasında bir olguyu inkar etmesine rağmen hakikatin, inkarın aksi yönünde olduğu ortaya çıkan her durumda şikayet üzerine disiplin soruşturması yürütülmesi gerekir ki bu durum avukatlığın doğasına uygun değildir. Kimi zaman vekil, müvekkilinin iddialarının doğru olup olmadığından emin olamaz, kimi zamansa doğru olmadığını bilir fakat müvekkilinin menfaati gereği karşı tarafça kanıtlanmadığı sürece bunu gizleyebilir. Husumeti ortaya çıkaran konuda hakikatin ortaya çıkarılmasından sorumlu olan merci avukat değil, yargılama makamıdır. Bir taraf iddiada bulunurken diğer taraf biteviye bu iddianın gerçek/doğru olmadığını savunabilir, inkar edebilir. İddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür.
Duruşma sırasındaki yakışıksız tavrıysa kabul etmek elbette mümkün değil. Sadece meslektaşla değil, muhatap olunan hiç kimseyle üstenci, kibirli, ukalaca vb. şekilde iletişim kurulmamalıdır. Sağ duyulu ve nezaketli üslup "erdem" göstergesi; belirttiğiniz durumdaki üslupsa "olmamışlığın" göstergesidir. Kanıtlamak kolay olmasa da baroya şikayetçi olmanız konusunu destekliyorum.
Saygılarımla...