|
|
|
|
Merhabalar üstadım cevaplarınız için teşekkür ederim. Misli ile değişim talep ediyoruz bedel iadesi talebimiz yok. Bu nedenle ithalatçıya başvurabiliyor olmamız gerekmez mi?
Görevli mahkeme konusunda 10 meslektaşın 5i tüketici 5i ticaret dediği için kafalar karışık 
İkisinde de husumet yönelttiğimiz senaryoda yetkili konya olur mu sizce? saygılar
|
|
 |
|
 |
|
Meslektaşım Diyarbakır BAM' ın bir kararı var. Bir davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının nasıl belirleneceğini ders anlatır gibi anlatır. Önüme gelen her uyuşmazlıkta bu kriterleri değerlendirerek karar veririm, size de öneririm.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
"TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 28/11/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde; (k) bendinde ise tüketici "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır.
omut olayda, her ne kadar mahkemece davacıların çiftçi olduklarına dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmadığı ve davacıların tüketici olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, varılan bu sonuç, dosya kapsamındaki deliller ve yukarıda anılan yasal mevzuat hükümleriyle uyuşmamaktadır. Zira, dava dilekçesi ekinde sunulan sigorta poliçeleri incelendiğinde, söz konusu poliçelerin sigortalılara (davacılara) ait Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtları doğrultusunda hazırlandığı açıkça ifade edildiği gibi, istinaf dilekçesi ekinde sunulan belgelere göre de davacıların Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dahil oldukları anlaşılmaktadır. Şu hale göre, davacıların dava konusu sigorta sözleşmesi ilişkisinde 6502 sayılı TKHK m. 3(1)-k hükmü kapsamında mesleki amaçlarla hareket etmediklerini söyleme olanağı bulunmamaktadır. Çiftçi oldukları aşikar olan davacıların, sigorta sözleşmesini akdederken mesleki amaçla hareket ettikleri sabittir. Taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi davacıların üreteceği ziraat ürünlerine ilişkin olarak düzenlenmiş olup, davacılar tarafından kuraklık nedeniyle uğranılan ve sigorta poliçelerinde teminat altına alınan hasar bedeli tazminatı talep edilmektedir. Davacılar dava konusu olayda tüketici konumunda değildir. " |
|
 |
|
 |
|
Sorunuzda belirttiğiniz üzere müvekkiliniz "kamyonet ile taşımacılık yaparak geçimini sağladığı için" mesleki amaç ile hareket ettiği anlaşılıyor.
"...Örneğin kendi özel kullanımı için yat alan birisi tüketici sıfatını kazanacak; oysa ticari ve mesleki amaçlarla hareket ederek güç bela bir ticari
bir araç (kamyonet) alan kişi ise tüketici sıfatını kazanamayacaktır." (Kaynak:
https://dergipark.org.tr/tr/download...le-file/333513)
Dolayısıyla özellikle bu kritik ayrım nedeni ile Tüketici Mahkemesinin görevli olmayacağı kanaatindeyim. Bu konu yıllardır oldukça tartışmalı olduğundan meslektaşlar arasında bu kadar farklı yönde görüş olması çok normal zira ne yaparsanız yapın davayı açacağınız mahkeme yine de görevsizlik kararı verebilecektir.
