Mesajı Okuyun
Old 16-05-2025, 08:06   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Meslektaşım merhabalar;

Öncelikle 10 örnek takip yapıldığından hareketle sorunuzu cevapladığımı belirtmek isterim.

Lehdar senette zorunlu unsurdur, bu nedenle lehdarın olmaması kambiyo vasfı taşımadığı anlamına gelir.

https://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=107627




T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2020/ 2597
Karar: 2020 / 5963
Karar Tarihi: 18.12.2020

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10.01.2017 tarih ve 2011/413 E- 2017/5 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nce verilen 11.06.2018 tarih ve 2017/6097 E- 2018/1379 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 15.12.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının davacı ile birlikte dava dışı …hakkında icra takibine konu ettiği senet üzerindeki ciro imzasının davacıya ait olmadığını, senedin sahte olarak düzenlendiğini, imza davacıya ait olsa bile takip dayanağı senette lehtar kısmının boş bırakıldığını, böylece zorunlu unsurların eksikliği nedeniyle bono vasfını taşımadığını ileri sürerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile %40’tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının davalıya sattığı ve parasını elden aldığı dairenin devrini sağlayamadığı için cirolayarak dava konusu senedi verdiğini, davacının icra hakimliğine yaptığı başvuru reddedildiğinden takip dayanağı belgenin bono vasfında olmadığını artık ileri süremeyeceğini, mahkemece senedin adi belge olarak kabulü durumunda, davalının alacağını delil başlangıcına dayanarak tanıkla ispatlayacağını, ayrıca senedi ciro eden davacının senetteki lehtar kısmını boş bırakmasının kendi kusuru olduğunu ve bundan bir hak elde etmesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddi ile %40’tan az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi’nce, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davaya konu senetteki imzanın davacıya ait olmadığı gibi menfi tespit davasında davacının her türlü delil ile borçlu olmadığını ispat edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, ihtilaf yargılamayı gerektirdiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekilleri istinafa başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi’nce; tüm dosya kapsamına göre, dosyada alınan bilirkişi raporunda dava konusu senetteki Süleyman yazısının L harfinin üst kısmındaki mavi renkli mürekkep artığı nedeniyle bu belgenin … isim ve imzasından faydalanılarak sonradan senet haline dönüştürülmüş olduğunun açıklandığı, davanın niteliğine göre davalı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin ve davacı vekilinin dava dilekçesinde senetteki imzanın davacıya ait olmadığını ve senedin sahte olduğunu belirtmiş olmasına göre davalı vekilinin istinaf isteğinin yerinde olmadığından reddine, senedin sahteliğinin anlaşılması ve davacının ciro eden, davalının ciro ile senedi alan olması nedeniyle davacının kötü niyet tazminatı talebinin yerinde bulunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteğinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasaya göre %40 davacı lehine kötü niyet tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi’nce verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına, dava konusu bonoda lehtar isminin olmaması sebebiyle TTK 776/1-e maddesi gereği bono niteliği olmayıp böyle bir belgede ki hakkın ciro yoluyla devrinin mümkün bulunmamasına, davalı …’in ciro yoluyla belgeyi devralması nedeniyle yasal hamil olmamasına ve davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.062,70 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 18.12.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 2013/7685 E. 2013/11701 K. Sayılı ilamında; ''Takibin iyi niyetli olarak başlatıldığından söz edebilmek için davacının dayandığı tüm delillerin toplanıp incelenmesi, gerektiğinde K2 isimli şahsın hayali şahıs olup olmadığı yönünde araştırmalar da yapılıp tanık olarak anlatımlarına başvurulması, böylece davalı alacaklının davanın açılmasına neden olup olmadığının tayin edilmesi gerekmektedir.'' şeklinde hüküm kurmuştur.

Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2007/8107 E. 2007/10770 K. Sayılı ilamında; ''Davacı takibe konu senedin üst kısmının makasla eğreti olarak kesildiği ve başkaca bir sözleşmenin altına basılan senetlerden olduğunu lehdarı, cirantayı ve hamili tanımadığını, bunların hayali kişiler olduğunu, belirtilen adreslerin de kullanılmayan hayali adresler olduğunu iddia etmiş öte yandan ciranta ve lehdarın kimliği konusunda davalı hamil Ö. Ç.’un isticvap edilmesini istemiştir. Mahkeme davalı hamil isticvap edilerek lehdar ve ciranta hakkında bilgisine başvurularak bu kişilerin kimler olduğunun Nüfus Müdürlüğü’nden sorulup tespit edilerek, senet aslı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.'' şeklinde gerekçe göstererek yerel mahkemenin hayali şahıslar hususunda inceleme yapmadan vermiş olduğu kararın BOZULMASINA karar vermiştir.

- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/2269E ve 2012/15755 K. Sayılı ilamı,
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2017/1434E ve 2017/4446 K. Sayılı ilamı ve
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/15087 E ve 20118/13022 K. Sayılı ilamlarında;
“Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, lehtarın ünvanının eksik olarak bonoda ifade edilmesi ve lehtarın hükmi şahsiyetinin bulunduğunun ciro şerhinden anlaşılması halinde, yukarıda açıklanan kuralın tamamlanmış olduğunun kabulü gerekir. Bu ilke, Hukuk Genel Kurulu'nun 14.03.2001 tarih ve 2001/11-199 Esas, 2011/244 sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, takip dayanağı bonoların lehtar hanesinde “....” yazılı olduğu, takip alacaklısının ise "...." olarak gösterildiği görülmektedir.
Bu durumda; takibe konu edilen senetlerin lehtar hanesinde yazılı olan firmanın gerçek ya da tüzel kişiliği olmadığından, anılan bono kambiyo senedi vasfını taşımamaktadır.
O halde mahkemece, İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, takip talebi ve ekli vekaletnamede, alacaklı şirketin ünvanının tam olarak yazıldığı gerekçesiyle şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.” Denilmektedir.