Mesajı Okuyun
Old 07-04-2007, 22:33   #9
icra20

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 1995/4851
K. 1995/4805
T. 19.9.1995
• İSTİHKAK ( Tarafların Hacizden Kurtulmak İçin Boşanmaları )
• ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN İSTİHKAK İDDİASI ( Tarafların Hacizden Kurtulmak İçin Boşanmaları )
• HACİZDEN KURTULMAK İÇİN BOŞANMA DAVASI AÇILMASI ( İstihkak İddiasının Yerinde Olmaması )
• MÜLKİYET KARİNESİ ( Bir Menkul Malı Elinde Bulunduran Kişinin Onun Maliki Sayılması )
2004/m.97/a
ÖZET avacı ile davalı borçlu anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Toplanan kanıtlardan bu boşanmanın tarafların hacizden kurtulmak amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir menkul malı elinde bulunduran kişi onun maliki sayılır. Burada mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararınadır. Davacı üçüncü kişi yasal karinenin aksini yeterli ve inandırıcı bir biçimde ispat edememiştir. Somut olayda dinlenen tanık beyanı bu karinenin aksini ispata yeterli değildir. Bu nedenle istihkak iddiasının kabulü yerinde değildir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davalı alacaklı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı tarafından verilen dava dilekçesinde 18.6.1993 tarihinde yapılan hacizde haczedilen malların kendisine ait olduğu iddiasıyla istihkak iddiasında bulunulmuş,

Davalı alacaklı vekili davanın reddini istemiş,

Mercice davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar davalı alacaklı tarafından, temyiz edilmiştir.

Borçlu aleyhine yapılan icra takibi sonucu haczedilen malların kendisine ait olduğu iddiasıyla 3. şahıs tarafından dava açılmıştır. Borca konu olan bononun düzenleme tarihinin 9.3.1993 vade tarihinin 8.6.1993 olduğu belirgindir. Davacı ile davalı borçlu 10.6.1993 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Toplanan kanıtlardan bu boşanmanın tarafların hacizden kurtulmak amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. İİK. 97/a maddesi gereğince bir menkul malı elinde bulunduran kişi onun maliki sayılır. Burada mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararınadır. Davacı 3. kişi yasal karinenin aksini yeterli ve inandırıcı bir biçimde ispat edememiştir. Somut olayda dinlenen tanık beyanı bu karinenin aksini ispata yeterli değildir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı alacaklı yararına BOZULMASINA, istek halinde ödediği temyiz peşin harcının temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine, 19.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/5746
K. 2000/6463
T. 3.10.2000
• İSTİHKAK DAVASI ( Dava Konusu Malların Davacının Evinde ve Huzurunda Borçlunun Yokluğunda Haczedilmesi-Davacı Kadının Eşiyle Boşanmış Olması )
• MÜLKİYET KARİNESİ ( Dava Konusu Malların Davacının Evinde ve Huzurunda Borçlunun Yokluğunda Haczedilmesi-Davacı Kadının Eşiyle Boşanmış Olması Nedeniyle Malların Kadına Ait Olması )
• KADININ MALLARININ HACZİ NEDENİYLE İSTİHKAK DAVASI ( Kocadan Çok Uzun Zaman Önce Boşanılmış Olması Nedeniyle Malların Kadına Ait Olduğunun Kabulü )
• BOŞANMANIN MUVAZAAYA DAYANDIĞI İDDİASI ( Davalının Bunu İspatlayamaması Nedeniyle Haczedilen Malların Davacı Kadına Aidiyetinin Kabulü )
2004/m.96,97
ÖZET : Dava konusu menkuller davacının kendi evinde ve huzurunda borçlunun yokluğunda haczedilmiştir. Davacı kadının borçlu kocasından takip tarihinden 4,5 yıl önce boşandığı ve o tarihten beri haciz uygulanan evde ayrı yaşadığı nitekim ödeme emrinin bu adreste tebliğ edilemediği gibi haciz sabah saat 7.30 gibi erken bir saatte yapılmasına karşın evde bulunmadığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Bu durumda mülkiyet karınesi davacı yararınadır. Bu yasal karinenin aksi davalı alacaklı tarafından kesin ve güçlü delillerle kanıtlanmadığından mahcuzlar davacınındır. Alacaklı her nekadar davacı ile borçlunun mal kaçırmak amacıyla boşandıktan sonra birlikte yaşadıklarını savunmuş isede bu savunmayı kanıtlayamamış, davalı vekilinin sekreteri olan tanığın anlatımı inandırıcı görülmediği gibi görgüye dayanan bilgisininde olmadığı anlaşılmıştır. Haciz tutanağında evde bulunduğu açıklanan resim faks kağıdı gibi bazı belgeler başka güçlü delillerle desteklenmedığinden birlikte oturma olgusunun isbatına yeterli bulunmamıştır. Aksine kira sözleşmesi ile bu sözleşmeyi doğrulayan davacı tanıkları davacı ile borçlunun birlikte değil ayrı yaşadıklarını bildirmişlerdir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı ( 3.kişi ) vekili tarafından istenmiş, merciice ilamında belirtildiği şekilde reddine karar vermiştir.Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:

KARAR : Uyuşmazlık 3.kişinin İİKnun 96 ve onu izleyen maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.

Mercii Hakimliğinin İİKnun 97/a maddesindeki karine gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddi kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu menkuller davacının kendi evinde ve huzurunda borçlunun yokluğunda 6.10.1999 tarihinde haczedilmiştir. Davacı kadının borçlu kocasından 1.3.1995 takip tarihinden 4,5 yıl önce 4.11.1991 tarihinde boşandığı ve o tarihten beri haciz uygulanan evde ayrı yaşadığı nitekim ödeme emrinin bu adreste tebliğ edilemediği gibi haciz sabah saat 7.30 gibi erken bir saatte yapılmasına karşın evde bulunmadığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Bu durumda İİKnun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karınesi davacı yararınadır. Bu yasal karinenin aksi davalı alacaklı tarafından kesin ve güçlü delillerle kanıtlanmadığından mahcuzlar davacınındır. Alacaklı her nekadar davacı ile borçlunun mal kaçırmak amacıyla boşandıktan sonra birlikte yaşadıklarını savunmuş isede bu savunmayı kanıtlayamamış, davalı vekilinin sekreteri olan tanığın anlatımı inandırıcı görülmediği gibi görgüye dayanan bilgisininde olmadığı anlaşılmıştır. Haciz tutanağında evde bulunduğu açıklanan resim faks kağıdı gibi bazı belgeler başka güçlü delillerle desteklenmedığinden birlikte oturma olgusunun isbatına yeterli bulunmamıştır. Aksine kira sözleşmesi ile bu sözleşmeyi doğrulayan davacı tanıkları davacı ile borçlunun birlikte değil ayrı yaşadıklarını bildirmişlerdir.

Kaldıki, boşanmadan sonra borçlunun başka bir alacaklısı tarafından aynı evde yapılan ve dava konusu mahcuzların büyük bir kısmını içeren haciz nedeniyle davacı tarafından açılan istihkak davası sonunda İstanbul 8.İcra Tetkik Merciinin E:1992/1089-K:1994/383 sayılı kararı ile davacı ve borçlunun ayrı yaşadıkları vurgulanmak ve İİKnun 97/a maddesindeki karinenin davacı yararına olduğu belirtilmek suretiyle mahcuzların davacıya ait olduğu benimsenmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 7.3.1995 gün ve E:1995/1210 K: 1272 sayılı ilamı ile onanan bu karar eldeki dava yönünden dikkate alınması gereken güçlü delil niteliğindedir. Gerçekten başka alacaklı tarafından yapılan haciz nedeniyle açılan istihkak davası sonunda alınan karar, daha sonra aynı eşyaların başka alacaklı tarafından haczedilmesi üzerine açılan yeni istihkak davasında kesin hüküm oluşturmaz isede güçlü bir delil sayılacağı Dairemizin giderek Yargıtay'ın ( 15.hukuk Dairesi 18.5.1993 gün ve E:1748 K:2419, 1.4.1991 gün ve E:1195 K:1643 ) yerleşmiş görüşlerindendir. Esasen antikacılık yapan davacı kadının bu mahcuzları kendi gelir ve kazancı ile İstanbul 13.İcra Müdürlüğünün 1991/16786 sayılı dosyasında 22.1.1992 tarihinde yapılan ihalede satın aldığı icra dosyası ve ihale tutanağı ilede açıkca ortadadır. B.Knun 231.maddesi hükmüne göre menkul bir malı ihalede satın alan kişi mülkiyeti ihale anında kazanır. Yargıtay HGKnun 31.10.1990 gün E: 1990/15-375, K:1990/530 sayılı kararında da vurgulandığı üzere ihalenin yasada açıklanan şartlara uygun olmadığı yada muvaaza ile illetli olduğu ileri sürülüp iptal edilmedikçe alıcının ihale ile kazandığı mülkiyet hakkına itiraz olunamaz. Şu halde 1982 yılından beri antika ticareti yapan davacı kadının otelcilikle uğraşan borçlu ile 2 yıl evli kalıp boşandığı, boşanmadan sonra ayrı yaşadığı, dava konusu antika niteliğindeki mahcuz eşyaları kendi kazancı ile satın aldığı ihale tutanağı diğer fatura ve mülkiyet belgeleri, tanık anlatımları, mercii kararı, Antikacılar Çarşısı Yönetim Kurulu Başkanlığının yazısı, fotağraflar ile dosyadaki diğer belge ve bilgilerden açıkca anlaşıldığına ve antikacılık mesleği ile uğraşan davacının antika nitelikli mahcuzları kendi evinde bulundurmasıda hayatın olağan akışına da uygun olduğuna göre davanın kabulü yerine reddi usul ve yasaya aykırıdır.

Kabule görede; İİKnun 97/13 maddesi uyarınca alacaklının alacağından istifası geciken miktarın alacaktan daha az olan haczedilen mal değeri ile sınırlı olduğu gözetilerek hükmolunan tazminata esas değerin ( matrahın ) belirtilmesi gerekirken ilamın infazında duraksamaya neden olacağı düşünülmeden HUMKnun 388 ve 389 maddelerine aykırı olarak tazminata esas değer gösterilmeden karar verilmeside doğru değildir.

O halde, davacı ( 3.kişinin ) bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,3.10.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yukarıdaki iki karar incelendiğinde borçlu ile ilgili ve o adreste bağlantı kurulabilecek bir emarenin tespiti lazım, mesela varsa yöneticiden öğrenilebilir, telefon, su faturası vs. gibi devirlerin borcun doğumundan sonra olup olmadığı gibi, araştırılıp haciz tutanağına geçirilmesi veya haczin tatbikinde ısrar edip karşı tarafın istihkak iddiasında bulunmasını sağlayarak mahkeme esnasında etraflı bir araştırma yaptırılması lazım. İcra Müdürü alacaklının haciz talebini yerine getirmek zorundadır.THS sitesinde araştırma yaparsanız veya benim gönderdiğim mesajlarımı incelersiniz bu hususta yargıtay kararları mevcuttur. saygılarımla