|
Merhabalar meslektaşım;
Açacağınız dava İİK m. 283/1 kıyasen uygulanarak; taşınmaz üzerinde müvekkilinize haciz ve satış yetkisinin verilmesi davası.
Boşanma davasından hemen önce ve akrabalar arasında devir yapılması muvazaalı olduğunun ispatıdır. Zira; davadan hemen önce devir yapılması, devrin akrabalar arasında yapılması, davalı adına kayıtlı başkaca taşınmaz kalmaması ve özellikle davalıların akrabalık ilişkisi muvazaanın en büyük ispatıdır. Keza; akraba olması nedeniyle; mal kaçırma kastını biliyor yada bilebilecek durumda kabul edilmelidir.
Kaldı ki; İİK MD. 276 VD, Bk. Md.19 ile hukukumuzun emredici hükümleri gereği 1. Derece akrabalar arasında yapılan satışlar, en baştan batıl kabul edilmekte ve davalının tasarrufun gerçek olduğunu ispatlamakla mükellef olduğu belirtilmektedir.
İİK m. 283/1'e göre" Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir"
İİK 283/1 maddesine kıyasen ve yerleşik Yargıtay içtihatları da uyarınca; evlilik birliği içerisinde tarafların emeği karşılığında alınmış olan taşınmazlar üzerinde hakkı bulunan tarafa bu taşınmazlar adına haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay içtihatlarına göre de muvazaalı olarak satılan bir taşınmaz üzerinde hakkı bulunan kişi bu taşınmazın haciz ve satışını isteme yetkisine sahiptir.
T.C YARGITAY, 17.Hukuk Dairesi 2017/ 1287E, 2017 / 9185K sayılı ilamında "Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre davanın, ilk açılan davada davalı eş ... adına olan taşınmazın diğer davalılar adına yapılan satışının muvazaalı olduğu iddiası ile iptali ve davalı eşe dönecek tapu kaydının eşler arasındaki mal rejimi gereğince tasfiye edilerek yarı paya ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili olduğu anlaşılmaktadır." demiş ve devamında" Mahkemece yapılması gereken iş, temyize konu taşınmaz bakımından mal rejiminin tasfiyesine dayalı tapu iptali ve tescil davasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi daha sonra da tefrik edilen dosyanın görevli Aile Mahkemesine gönderilmesi, dava konusu taşınmazla ilgili 16.08.2007 ve 29.09.2009 tarihli tasarruflar yönünden ise, aile mahkemesi kararının bekletici mesele yapılarak, davacının bir alacağının olduğunun tesbiti halinde TBK’nun 19 maddesi gereğince iptale tabi olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK’nun 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinden ibarettir. Aksi durumda yani davacının katkı payının olmadığının saptanması halinde ise her iki dava yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir."
T.C YARGITAY 17.Hukuk Dairesi, 2016/ 811E ,2016 / 11515K ; "Aile Mahkemesince anılan taşınmazlar yönünden katkı payı alacağına hükmedilmesi durumunda hükmedilen katkı payı alacağı miktarı esas alınarak eldeki dava yönünden dava konusu taşınmazla ilgili 21.8.2008 tarihli tasarrufun TBK'nun 19 maddesi gereğince iptale tabi olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve ferileriyle sınırlı olarak İİK'nun 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesinden ibarettir. Anılan yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir." denilmiştir.
T.C YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 2018/ 378E 2019 / 1329K sayılı ilamında; " Tazminat ve katkı payı davası kesinleşmiş olduğundan, mahkemece davacının kesinleşip tahsili gereken bir alacağı bulunduğu dikkate alınıp, davalılar arasında yapılan satış işleminin muvazaalı olup olmadığı araştırılarak ortaya çıkacak sonuca göre, İİK'nın 283/1 maddesi kıyasen uygulanmak suretiyle tapu iptaline gerek olmadan davacının alacağı alabilmesini sağlamak için dava konusu taşınmazın haciz ve satışını isteyebilmesi yönünde hüküm kurulmalıdır."
TEDBİR TALEBİ YÖNÜNDEN:
Yukarıdaki gerekçeler, tarafların akrabalık ilişkisi, davadan hemen önce devir yapılması ifade edilmeli. Bunun yanında; müvekkilinizin daha fazla mağdur olmaması ve taşınmazın devri halinde alacağına kavuşma imkanı kalmayacağının da nazara alınması vurgulanmalıdır.
Yargıtay HGK 2013/1322 E ve 2014/403 K sayılı ilamında.; “Davacı tarafın dava ile elde edebileceği alacağı güvence altına almak amacı ile ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, dava konusu taşınmazlar ve banka hesaplarına tedbir konulmaması durumunda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşabileceği ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar da doğabileceği endişesi de gözetilerek, beklenen alacağa göre tedbir talebinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddi doğru olmamıştır.” denilmektedir.
|