Mesajı Okuyun
Old 30-01-2025, 20:09   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Savaş
İlk maddenizi destekler bir kararbiliyor musunuz? araştırmalarım neticesinde bulamadım. Ayrıca ilk yorumu gönderen meslektaşın dediği ile çelişiyor fikriniz. Emin olamadım açıkçası. Zira "yargılamanın her aşaması"ndan anlamamız gereken istinaf da dahil değil midir?

1.Verdiğim ilk cevabın 1’nci bendinde “ hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale ederek yeni kararlar vermesinin mümkün olmadığına “dair genel usül kuralından söz etmişim. Bu konuda herhangi bir kuşku veya itirazın olmaması gerekir.

2.Soru sahibini tereddüte sevk eden hususun cevabımın 2 bendinde yazılı olan “Karann üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir.” Şeklindeki görüşüme yönelik olduğu kanısındayım.

ilk cavabımdaki sonuca hukuk usulünün genel bilgileri ile de ulaşmak mümkündür. HMK m. 167 “Mahkemenin yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için talep üzerine veya resen yargılamanın her aşamasında ayırma kararı verebileceği” ifadesi ile konunun kamu düzeni ile ilgilisini vurgulamaktadır.

Aşağıdaki BAM kararında da ayırma kararı gibi,kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her aşamasında ileriye sürülebilecek kesin hüküm itirazının bozma kararından sonra da ileriye sürülebileceği görüşüne yer verilmektedir.

Yargılamanın her aşaması sözcüğünün sınırının tespitinde ,yargılama bir bütünlük teşkil ettiğinden,yargılamanın istinaf veya yargıtay’dan önceki kesimi ile sonraki kesimi şeklinde ikiye bölünmesinin imkansızlığına B.KURU’da değinmiştir.

Gerek BAM kararında ve gerekse B.Kuru’nun görüşünde belirtlen bu kuralların sorudaki davaların ayrılması olayına da aynen uygulanacağı kanısındayım.

Diğer yandan 9.HD.si aşağıdakikararında, yerel mahkemenin, yargıtayca onanarak kesinleşen bir dosya üzerinden verdiği ayırma kararını ,"mahkemenin yargıtayca onanarak kesinleşmiş bir dosyada artık ayırma kararı vermesinin mümkün olmadığı “ gerekçesi ile bozulması kararını vermiştir.Bu yargıtay kararında ; yargılamanın her aşaması sözcüğü ile yerel mahkeme kararının üst mahkemece onanarak yada üst mahkemeye başvurmadan kesinleşmesi anına kadar geçen sürecin kastedildiği ve böylece yargılama aşaması sözcüğüne kararın üst mahkemece bozulup dosyanın yeniden hakim önüne geldiği andan itibaren yeniden başlayan yargılama sürecinin de dahil olduğu anlaşılmaktadır.

Bu karardaki karşıt anlamdan “ yerel mahkemenin bozmadan sonraki ,fakat kararın kesinleşmesi öncesindeki yeniden yargılama aşamasında, tekrar hüküm verinceye kadar ayırma kararı vermesinin mümkün olacağı" sonucuna varılması mümkündür.

İSTANBUL BAM 1.HD. 18.11.2024 T. 2024/2925 E. 2024/2594 K.

Kesin hüküm itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hüküm bulunduğu (dava şartı yokluğundan) gerekçesiyle reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi ilk defa Yargıtayda (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, C. V, s. 4980 vd.).

YARGITAY 9.HD. 2013/3949 E. 2013/5156 K.

"...Mahkemece 2008/434 E. sayılı dosya üzerinden verilen hükümde 14.04.2009 tarihli ıslah dilekçesindeki talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Verilen karar davacı tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Mahkemenin ıslah ile istenen talep hakkında hüküm kurmaması veya talep edilmesine rağmen fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması yönünde karar vermemesi o hakkı sona erdirmez. Hüküm altına alınmayan haklar açısından ilgili tarafın yeniden dava açma hakkı devam eder. Mahkeme eksik bıraktığı talep hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurmadığı için verilen kararın kesin hüküm oluşturduğundan da bahsedilemez.


Davacı 10.08.2012 tarihli dilekçesi ile yeni bir dava açmamış, hakkında hüküm kurulmayan dosyanın tefrikini talep etmiştir. Mahkeme eski 2008/434 E.sayısı üzerinden verdiği ek kararla ıslahla talep dilekçesini bu dosyadan tefrik ederek 2012/620 E. sayısı üzerinden tefrik tensip zaptı düzenleyerek yargılama yapmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 167. maddesinde; " Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder." hükmü yer almaktadır
.
Davanın her safhasında ayırma kararı verilebileceği düzenlemesinden anlaşılacağı üzere davaların ayrılması kararı ancak hüküm verilinceye kadar mümkündür. 2008/434 E. sayılı dosyanın temyizi üzerine Dairemiz tarafından karar onanmakla artık hüküm kesinleşmiştir. Mahkemenin kesinleşmiş bir dosyada artık ayırma kararı vermesi mümkün değildir.

Mahkemenin kesinleşmekle el çektiği 2008/434 esas sayılı dosyasının içinden hukuk yargılama usulüne aykırı şekilde tefrik tensip zaptı ile yargılamaya devam ederek alacakları hüküm altına alması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."