 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Yücel Kocabaş |
 |
|
|
|
|
|
|
1.HMK .m. 167’ye göre “hakim davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.” Dolayısı ile hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale etmesi bu arada tefrik kararı vermesi mümkün değildir.
2. Karan üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir. Ya da verlen ilk kararın eksik haliyle kesinleşmesi halinde ,mehir talebinde bulunan yeni bir mehir davası açabilir.
3. "Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir." ( Yargıtay 1. HD. 13.10.2010 T. 2010/9242 E.2010/10342 K. ) Bu yönden "Türk hukukunda mehir alacağının istenemeyeceğine" dair bir yargıtay kararına rastlanması ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.
|
|
 |
|
 |
|
Cevabınız için teşekkürler meslektaşım. İlk maddenizi destekler bir kararbiliyor musunuz? araştırmalarım neticesinde bulamadım. Ayrıca ilk yorumu gönderen meslektaşın dediği ile çelişiyor fikriniz. Emin olamadım açıkçası. Zira "yargılamanın her aşaması"ndan anlamamız gereken istinaf da dahil değil midir?