Mesajı Okuyun
Old 23-12-2024, 14:50   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Sigorta şirketi kendi adına değil,sigortalısının halefi sıfatıyla rücu davasını açar.
Dolayısı ile görev sigortalı ile 3. kişi arasındaki ilişkiye göre belirlenir.
Sigortalı ile 3 kişi x şirketi ve sürücüsü arasında tüketici ilişkisi veya ticari ilişki bulunmayıp,Halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. İlişki "haksız fiile" dayandığından her iki davalı hakkında açılacak davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olur.
Her iki davalı yönünden tek bir dava ile talepte bulunulabilir.

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ T. 26.12.2016 E. 2016/7101 K. 2016/11920


KARAR : Davacı vekili, kaskolu .... plakalı araç ile davalı ...'in maliki olduğu, sürücüsü davalı ... olan ... plakalı aracın çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, sürücü ...'in tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kasko sigortalı aracın perte ayrılarak sovtajlı hali ile 7.983,00 TL'e satıldığını, sigortalıya 17200 TL ödendiğini, davacı tarafından yapılan ödemenin tahsili için davalı ...'e başvurulduğunu ancak Meryem tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu sebeple 9.217,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizliğe karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1472. (6762 Sayılı TTK'nun 1301.) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın rücuen tahsiline ilişkindir.

6100 Sayılı HMK'nin 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına dair davalarla, kişi varlığına dair davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu belirtilmiştir.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/I maddesinde de, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine dair olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunlu olmakla birlikte, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 22.3.1944 tarih 37 Esas 9 Karar R.G.3.7.1944 Sayılı kararında bu husus "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur." şeklinde vurgulanmaktadır.

Davacı ... Türk Ticaret Kanunu anlamında tacir olmasına karşın sigortalısı... isimli gerçek kişidir. Bu durumda uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmakta olup genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu nedenle; mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken, görevsizlik kararı verilmesi isabetli olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine 26.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.