Meslektaşım, hukuk çerçevesi dışında baktığımda görüşünüze kısmen katılıyorum. Bir sözleşme yapılıyorsa, bunun şartlarına uymak gerekir. Ancak malum hukuk düzenimiz, sözleşme serbestisini haklı olarak kısıtlamakta. Aksi halde zayıf olan ezilecektir.
Olayınızla ilgili olarak
şurada:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Kiralananın aile konutu olabilmesi için kira sözleşmesinin akdedilmiş olması gerekir.26 Kira sözleşmesinin yapılmasından sonra evlenme halinde de konut, aile konutu haline gelir.27 Bu bağlamda kiraya verenin kiracının evli olup olmadığı ya da konutun aileye tahsis edildiği noktasındaki bilgisizliği, kiralananın aile konutu olarak nitelendirilmesine engel değildir. |
|
 |
|
 |
|
açıklaması mevcut. Görüşe katılıyorum. Kiralama sırasında evli olmamak, evlenmeden sonra konutun aile konutu olmasına engel olmamalı. Aksi düşüncede bekar kiracıların evlenme haklarını kullanmaları zorlaşır. Zira en azından taşınma masrafıyla karşılaşırlar.
Konuyu asıl çözen kurum ise ayrımcılık yasağı. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu madde 3/2'de, "medeni hâl"e dayalı ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu kural kiralamalar için de geçerli.
Şuradaki kararda(32. fıkra) da bu belirtilmiş. Dolayısıyla kira sözleşmesinde yer alan, bekara kiralama, evlenmeme ya da evlenme halinde kiralananı kullanamama, evlenme halinde aile konutu gibi yasanın verdiği haklardan mahrum kalma gibi şartlar geçersiz olmalıdır.
Şuradaki örnek kararlarda ise kiracının yanına anne, babasını, vs alması da hukuka uygun kabul edilmiş.
Mülkiyet hakkına karşı olmamakla birlikte bunun sınırsız olamayacağı görüşündeyim. Kiracının evlenmesine ya da evlendiği takdirde kanunun verdiği hakkı eşinin kullanmasına sözleşme ile engel olmak mümkün olmamalı.