Mesajı Okuyun
Old 15-07-2023, 17:39   #2
uye54331

 
Varsayılan

Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı kusur tespiti davası sonuçlanana kadar devam edecektir. Ancak kusurlu olduğunun tespiti halinde, vefat tarihinde hiç mirasçı olmamış gibi olacaktır. Kusur tespiti yönünden yargılama devam ettiği müddetçe sağ kalan eşin mirasçılık sıfatını kaldıracak bir işlem yapılamaz. (Bir istisna olarak belki, murisin boşanma davası devam ederken, sağ kalan eşi ölüme bağlı tasarruf ile mirasçılıktan çıkarması. Teoride mümkün gibi duruyor ama üzerine detaylı düşünmedim) Ama terekenin korunmasından hareketle çeşitli çözüm yolları üretilebilir.

Terekenin tespiti ve terekeye temsilci atanması sağlanarak, tereke konusu mallar koruma altına alınabilir. Zira, şirket hissesi, araba, ev, altın, maddi manevi değerli eşyalar (mektuplar, mücevherat vs.), kira gelirleri gibi murise ait olan pek çok şeyin korunması ihtiyacı hasıl olacaktır. Somut duruma uygun düşen tedbirlerin alınması istenebilir. Örneğin murisin banka hesaplarına bloke konulması. Gerçi uygulamada bankalar, müşterilerinin öldüğünden ne kadar sürede haberdar oluyor, doğrudan hesabı, özellikle mobil bankacılık veya ATM suretiyle kullanılmasına engel olmak için blokeliyor mu bilmiyorum.

Ama diyelim ki,

1-Sağ kalan eş mülkiyeti murise ait evi/yazlığı ya da arabayı kullanmaya devam ediyor; mirasçıların eve girmesine müsaade etmiyor. Bu süreçte sağ kalan eşin bu ve benzeri davranışları engellenebilir mi?

Aile konutu niteliği taşıyan taşınmaz dışında diğer taşınmazlar ve arabalar bakımından sağ kalan eşin yukarıdaki gibi davranışları haksız kabul edilecektir. Bu nedenle, tüm mirasçıların üzerinde eşit hak sahibi olduğu tereke malları üzerinde sağ kalan eş diğerlerinin haklarını kullanmalarını engelleyemez. Mirasçılar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil gündeme gelebilir.

Ancak konu aile konutu ile ilgiliyse bu kısım biraz karışık. Her ne kadar kusur tespiti davası neticesinde mirasçılık sıfatını haiz olmadığı anlaşıldığı takdirde aile konutunu işgal ettiği için sağ kalan eşin tahliyesi ve ecrimisil istenebilecekse de, henüz mirasçılık sıfatını kaybetmediği safhada aile konutundan uzaklaşması sağlanabilir mi? Bu bağlamda aile konutuna özgülenen eşyalar hakkında nasıl tedbirler alınabilir?

2-Sağ kalan eş, mirasçılık sıfatına dayanarak ortaklığın giderilmesi davası açabilir mi? Evet açabilir. Ancak mahkeme, kusur tespiti davasının sonuçlanmasını bekletici mesele yapacaktır. Nitekim başıma gelen bir olayda, ortaklığın giderilmesine bakan mahkeme tam olarak böyle yapmıştı.

3-Murisin başka 3. şahıslara karşı başlatmış olduğu alacak, tazminat, tapu iptal ve tescil gibi malvarlığı haklarına dayanan dava ya da icra takipleri varsa, sağ kalan eş zorunlu dava arkadaşlığı gereği diğerleriyle beraber taraf olur mu? Mirasçılık sıfatını henüz bu aşamada kaybetmediği için olur gibi geliyor bana. Terekeye temsilci atanması suretiyle dava ve takipler temsilci aracılığıyla yürütülebilir.

Bu örnekler çoğaltılabilir.