 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Kaan BADELİ |
 |
|
|
|
|
|
|
TKHK uygulanabilmesi için taraflardan birisinin tüketici olması ve tüketici işlemi niteliğinde bir işlem olması yeterli. Bu olayda her ne kadar rıza dışı bir abonelik kurulmussa da islem niteliği gereği tüketici işlemi olduğundan
tüketici mahkemesinin gorevli olduğunu düşünüyorum. Vekalet ücreti konusunda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 15.12.1948 tarihli 1947/25 E. 1948/10 K kararında istenebilecegi söylenmiş ancak Yargıtay'ın yeni tarihli kararlarında istemeyeceği yönünde kararlar var Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 5.6.2017 tarihli 2013/14106 E. 2013/14106 K kararında "Yargılama giderlerinden olan avukatlık ücreti, ilgili olduğu davanın konusunu teşkil eder nitelikte feri bir alacak olup, ilgili davanın sonunda diğer yargılama giderleri ile birlikte hüküm altına alınır. Söz konusu davada hüküm altına alınmayan avukatlık ücreti alacağı asıl bir alacak olmadığından bir başka davaya konu edilemez. Davacının davalı ile katılan-sanık olarak yargılandıkları ceza davasına dair yol ve yemek masrafı türünden talepleri de aynı nitelikte olduğundan, bu masraflarından ayrı bir dava olarak ileri sürülmesi mümkün değildir. Şu durumda davacının maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir." şeklinde karar vermiştir
|
|
 |
|
 |
|
Cevap için teşekkürler ama ben hala ikna olamadım açıkçası bir meslektaşım daha aynı yorumu yapmıştı. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/9387 E. , 2014/9018 K. kararı şu şekilde;
"Somut olayda, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı adına yapılan abonelik sözleşmesinin davacının adı ve imzası kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki "haksız fiilden" kaynaklanmaktadır. Davalı ile sözleşmeyi akdeden davacı değil, davacının imzasını taklit ederek imza atan 3.kişilerin olduğunun anlaşılması karşısında taraflar
arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
Dava konusu yapılan ve mahkemece de aynı şekilde kabul edilen olguların, 4077 sayılı Yasa’nın 2.maddesi gereğince “tüketici işlemi” ve 3/h maddesi kapsamında “ hukuki işlem” olarak kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Taraflar arasında 4077 sayılı Yasa’dan kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu değildir.
Hal böyle olunca, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki "haksız fiil"den kaynaklandığından, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekirken Tüketici Mahkemesince davanın esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir."
Ben de bu şekilde düşünüyorum aslında.Üstelik yeni tarihli kararlarda yerel mahkeme hep asliye hukuk.
Ancak soruda belirttiğim Yargıtay kararı da sizin dediğiniz gibi bakmış olaya ;
"Somut olayda, davacının bilgisi dışında kimlik bilgilerinin meçhul kişilerce kullanılarak yapılan abonelik sözleşmesi ile adına çıkarılan telefon hattı nedeniyle hakkında yapılan icra takibi nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunmakta olup davacının iddiası dava dışı 3. kişi ya da kişilerce kimlik bilgilerinin kullanılarak adına telefon hattı çıkarıldığı yönündedir.
Taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğu, uyuşmazlığın kaynağının Tüketicinin Korunması Kanununa tâbi olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir."
Vekalet ücretinin maddi tazminat olarak istenmesi konusunda ise sizin yazdığınız kararda anladığım kadarıyla bir ceza dava açılmış dolayısıyla karşı vekalet ücreti gündeme gelmiştir. Kararda da
ilgili davanın sonunda diğer yargılama giderleri ile birlikte hüküm altına alınır diyerek bu durum belirtilmiş. Bizim şikayetimiz soruşturma aşamasında verilen ön ödeme süresi içerisinde borç ödendiğinden Müvekkilin bu masrafı karşılanmamış olmuştur. Sanki birebir aynı durum değil gibi geldi bana. Ne dersiniz meslektaşım?