|
T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2020/ 4616
Karar: 2020 / 3639
Karar Tarihi: 29.09.2020
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 07.02.2019 tarih ve 2015/195-2019/42 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava konusu meblağ 32.970.- TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların dava dışı asıl borçlu ...'ın bankadan kullanmış olduğu kredi sözleşmesine kefil olduğunu, asıl borçlunun bankaya olan taksidini ödemediğini, taksit bedelinin faizi ile birlikte müvekkilinden tahsil edildiğini, müvekkilinin ödediği bedeli davalı kefilden tahsili amacıyla davalı hakkında başlattığı icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm Dairemizin 2014/13259 esas ve 2014/17352 karar sayılı ve 02.12.2014 tarihli kararı ile "Davalı boçlu, 09.04.2012 tarihli dilekçesiyle kredi sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, hukuki ilişkiyi kabul etmediğini, borcu bulunmadığını beyan etmiştir. İtirazın iptali davasında ispat külfeti davacı alacaklıdadır. Bu durumda mahkemece, davalının kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten önceki ve sonraki tarihleri taşıyan imza örnekleri getirtilip davalının medarı tatbik imza örnekleri de alınarak bilirkişi veya bilirkişi kurulundan imzanın davalıya aidiyeti hususunda Yargıtay denetimine açık ve anlaşılır şekilde rapor alınarak, rapor sonucuna göre varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek ve bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi kabule göre de kefalet sözleşmesindeki kefillerin kendi iç ilişkilerinde kendi payları oranında sorumlu olduklarının gözetilmemesi de isabetsiz olup, hükmün bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyma kararı verilerek, davalının icra takibe dayanak yapılan kefalet sözleşmesinde imzası bulunmadığını iddia ederek davacı kooperatifin yöneticileri ile asıl borçlu hakkında suç duyurusunda bulunduğu, savcılık tarafından yaptırılan imza incelemesi sonucundan kefalet sözleşmesindeki imzanın davalının eli ürünü olduğunun tespit edildiği ve davacı kooperatifin yöneticileri ile asıl borçlu hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği ve bu karara karşı yapılan itirazın da reddedildiği böylece imza itirazına yönelik savcılık dosyasında yapılan maddi olgu tespitinin kesinleştiği ve mahkeme yönünden de bağlayıcılığı olduğu, buna göre kefalet sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olduğunun anlaşıldığı, dava kefilin kefile rücuu niteliğinde olup, davacı ile birlikte toplam 5 kefilin bulunduğu, davacının kefil olarak ödediği miktarın 6.147,35 TL olması nedeniyle davalıdan 1.229,47 TL'sini talep edebileceği anlaşıldığından itirazın iptaline karar verilecek olsa idi davanın 1.229,47 TL üzerinden kısmen kabulüne karar verileceği gözetilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin buna göre hesaplandığı belirtilerek davaya konu borcun tamamı asıl borçlu tarafından ödenmiş olduğundan konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.[/b][/b]
2- Davalı vekilinin temyizine gelince, davalı kredi ve kefalet sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek imza itirazında bulunmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulmuşsa da bozma ilamı doğrultusunda kredi sözleşmesinin aslı getirtilerek imza incelemesi yaptırılmamıştır. Davacı kredi sözleşmesinin fotokopisini ibraz etmiş aslını ibraz edememiştir. Bu durumda davacı kredi sözleşmesindeki imzanın davalıya ait olmadığının aksini ispat edememiştir. Dava konusuz kaldığından yargılama gideri ile vekalet ücretine davanın açıldığı tarih itibariyle haklılık durumuna göre karar verilmesi gerekir. Bu durumda davacı davasını ispatlayamadığından davanın konusuz kalması sebebiyle yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 29.09.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|