Mesajı Okuyun
Old 15-02-2021, 17:18   #7
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

'vahim nitelik' sorunlu bir tanımlama,
1982 Anayasası' nın 38 inci maddesi ''Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.'' şeklindedir. 5237 Sayılı TCK' nun 2 inci maddesi ''Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.'' şeklindedir.

Kanunsuz suç ve ceza olmaz (Nullum crimen, nulla poena sine lege) prensibi, bir yandan kişisel hürriyet ve masuniyeti (dokunulmazlığı) temin eder, bir yandan da bu hürriyeti tahdit eder (sınırlar) Bir fiili suç saymak kanunkoyucuya aittir. Hakimin rolü kanunu uygulamaktan ibarettir. Roma Hukuku’nda olduğu gibi cezada preator hukuku (droit pretorien) meydana getirilemez.

3.1.2002 tarih ve 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası ... Hakkında Kanun’un 8/2. maddesindeki izinsiz satış yapanlara “ruhsat harcının on katı tutarında adli para cezası” verileceğine dair bölüm Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ve 38. maddesindeki cezanın yasallığı ilkesiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle, iptal kararı verilmiştir. Kararın gerekçesinde: Anayasa’nın 38 ve 5237 sayılı TCK’nın 2. maddesine dikkat çekildikten sonra suça verilecek cezanın açıkça belirtilmesi gerektiği, kişinin yasak eylemleri ve bunların cezalarını önceden bilmesi, temel hak ve özgürlüklerinin güvencesi olduğu, kanunsuz suç olmaz ilkesi ile birlikte gelişen kanunsuz ceza olmaz ilkesinin, modern ceza hukukunun temellerinden biri olup kişilerin yaşamları, özgürlükleri ya da malları üzerindeki en etkili kısıtlamaya yol açacak olan cezaların, kanunlarla belirlenmesi gereğini ifade eden cezada kanunilik ilkesinin, bireysel özgürlüklerin teminatı olduğu kadar toplumsal düzenin ve barışın sağlanmasında ve devamında da etkili olduğu, bu ilkenin, suçlara uygulanacak yaptırım tür ve ölçülerinin, hangi sınırlar içinde uygulanacağının da yasayla belirlenmesini zorunlu kıldığı, cezanın belirlenmesinde ölçü alınan ruhsat harcının Yönetmelik’e göre belirlenmesinin, cezanın yasallığı ilkesiyle bağdaşmadığı, hukuk devletinde kanunlar Anayasa’ya aykırı olamayacağından, Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olarak cezanın belirlenmesinde yönetmelik hükümlerinin esas alınması sonucunu doğuran kuralın, Anayasa’nın 2. maddesine de aykırı olduğu belirtilmiştir. (Any. Mahk., 19.01.2006, 2005/99 E.,2006/8 K., 20.07.2006)

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasındaki “... 500.000 liradan 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” hükmü Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik” ilkesine aykırı bulunduğu gerekçesiyle İPTAL edilmiştir. Kararın gerekçesinde; “Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. ...Alt ve üst sınır arasında idareye bırakılan takdir alanı geniş, sınırsız ve ölçüsüzdür. Cezanın belirlenmesinin alt ve üst sınır arasında elli kat gibi makul ve ölçülü olmayan şekilde genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizliğe, haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecek niteliktedir. ... cezaların yasallığı ve hukuksal güvenlik ilkelerinin gereği olarak, farklı ve keyfi uygulamalara neden olmamak için, imar hukukuna uygun geçerli sebepler ve objektif ölçütleri yasada göstermesi gerekir. ...Hukuk kuralları, yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak, uygulayıcılara güvence vermek zorundadır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır” denilmiştir. (Any. Mhk., 17.4.2008, 2005/5 E., 2008/93 K., 5.11.2008 gün

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi; Sunday Times/Birleşik Krallık (26.04.1979) davasında, suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği, vatandaşların öncelikle ceza yaptırımı taşıyan hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip olabilmeleri ve ayrıca vatandaşların davranışlarını yönlendirebilmelerine olanak vermek için, ceza yaptırımı taşıyan kuralların herkesçe anlaşılacak bir biçimde açık ve net olarak düzenlenmiş olması gerektiğini içtihat etmiştir.

Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Anayasa'nın 38. maddesine paralel olarak Türk Ceza Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yasada gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Esas Sayısı: 2010/69 Karar Sayısı: 2011/116 Karar Günü: 7.7.2011
Yasa yapma yetkisi T.B.M.M. ne ait olup, bu yetki Anayasanın 2 ve 38 maddesine uygun kullanılması ve TCK nın 2. Maddesinde yer alan 'kanunilik' ilkesine de uygun olması gerekmektedir.
Örneğin Yargıtay' ca ;

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/19867 E. , 2018/9961 K. sayılı kararında; “Sanık ... yönünden; ele geçenlerden sadece toplu tabancanın 6136 Sayılı Kanun kapsamında olması nedeni ile 6136 Sayılı Kanun'un 13/1. madde ve fıkrası uyarınca, sanık ... yönünden ise; Dairemizin süregelen uygulamalarına göre, evde veya işyerinde bulundurulan mermilerin 50 ve daha az olması halinde 6136 Sayılı Kanun'un 13/4; 51-250 adet arasında olması durumunda 13/3. madde ve fıkrasına; 251 adet ve daha fazla olması halinde ise 13/1. maddesine uyan suçun oluşacağı dikkate alınarak” demek suretiyle bireysel kullanımda vahamet unsurunun 251 adet veya daha fazla olması halinde gerçekleşeceğini ifade etmiştir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2000/22107 E. , 2001/9296 K. sayılı kararına göre; “Sanıklar Lütfü Aytaç ve Veysel Yılmazın sorumlu bulundukları niteliksiz tabancaların sayısı ayrı ayrı 20 adedi geçmemiş olması karşısında, dairemizce sürdürülen yerleşik uygulamaya göre sayısal olarak vahim sayılamayacağı gözetilmeden bu sanıklara tayin olunan cezanın 6136 Sayılı Yasanın 12/4. madde ve fıkrası ile artırılması” demek suretiyle niteliksiz silah sayısında vahamet sınırını 20 olarak belirlemiştir.

Dairemizce sürdürülen uygulamaya göre, 6136 sayılı Yasanın 13. maddesi uygulamasında 4 adetten fazla tabancanın sayısal bakımdan vahim sayılacağı gözönüne alınarak, sanığın 6136 sayılı Yasa kapsamında niteliksiz 4 adet tabanca bulundurmaktan ibaret eyleminin, tabanca sayısı itibariyle anılan yasanın 13. maddesinin birinci fıkrasına uygun bulunduğu, ancak asgari hadden uzaklaşılarak ceza tayini gerekeceği gözetilmeden, aynı maddenin ikinci fıkrası ile hüküm kurulması, YARGITAY 8. Ceza Dairesi 2009/15737 E.N , 2011/15711 K.N.13.12.2011

Şeklinde verilmiş kararları bulunmaktadır.

Kanun maddesi belirli olmaması nedeniyle söz konusu boşluğu Yargıtay içtihatları ile doldurulmaya çalışıldığı görülmekte olup, en önemli unsur olan BELİRLİLİK unsuru ihlal edilmektedir. Kanun' da olmamasına rağmen 50' den az veya fazla, 250 den az veya fazla şeklinde belirlemeler yapıldığı, niteliksiz tabancanın 20 den az veya fazla olması gibi belirlemeler yapılmaya çalışıldığı davamıza konu olduğu üzere Yargıtay' ın dörtten fazla olması halinde vahim nitelikte sayılabileceği gibi çıkarımda bulunması da BELİRLİLİK ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Yargıtay dairesinde 3 üye hakimin içtihat ederek bir sayı belirlemesi suçun kanuni unsuru olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bir başka dosyada sayının 3 e düşmeyeceği veya 8 e çıkmayacağını kimsenin taahhüt etmesi mümkün değildir. Kanun tarafından düzenlenmeyen konuda Yargıtay' ın Kanun Koyucu yerine geçerek kanunda varmış gibi hüküm kurması hukuk devleti ilkesine aykırıdır.