29-01-2021, 23:52
|
#2
|
|
Sayın Meslektaşım, aşağıdaki karar size fikir verecektir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2019/5397 Esas 2019/9146 Karar 25.09.2019 Tarih:
"...
2-Davalı-davacı kadın tarafından açılan birleşen boşanma davası da Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayanmaktadır. Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası; davacı erkek tarafından, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava, davacı erkeğin tam kusurlu olduğundan bahisle reddedilmiştir. İlk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kadından kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Mahkemece, her ne kadar kadının yargılama sırasında boşanmak istemediğini beyan etmesi erkeği affetmesi olarak kabul edilmiş ise de; kadının yargılama sırasında boşanmak istemediğini belirtip davanın reddini savunması af olarak nitelendirilemez. Öyleyse; eldeki davada kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü zorunludur. Durum böyle iken, kadının eşini affettiğinden bahisle davalı-davacı kadının Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi kapsamında kalan maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir."
Kesinleşen ilk dosyadan bağımsız bir kusur değerlendirmesi yapılamaz.
Saygılarımla,
|