|
Hesap sahibinin tacir olması veya hesabın işyeri hesabı olması durumunda asliye ticaret mahkemesinin görevli olacağına katılıyorum ancak hesap bireysel hesapsa ve hesap sahibi de tüketici ise bence tüketici mahkemeleri görevli olacaktır:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/11305
K. 2018/3488
T. 14.5.2018
• BANKAYA YATIRILAN MEVDUATIN TAHSİLİ İSTEMİ ( Asliye Hukuk Mahkemesinde Açılan Davada Mahkemece Görevsizlik Kararı Verilerek Yargılamaya Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılamaya Devam Edildiği – Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Davaya Konu Bankacılık İşleminin de Tüketici İşlemi Sayıldığı/Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
• BANKACILIK İŞLEMİNİN TÜKETİCİ İŞLEMİ SAYILMASI ( Bankaya Yatırılan Mevduatın Tahsili İstemi - Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Sayıldığı Davaya Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla Bakılması Gerekirken Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektireceği )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Bankaya Yatırılan Mevduatın Tahsili İstemi – Davacının Ticari veya Mesleki Olmayan Amaçlarla Hareket Etmesi Sebebiyle Tüketici Davaya Konu Bankacılık İşleminin de Tüketici İşlemi Sayıldığı/Davaya Bakma Görevi Tüketici Mahkemesinde Olduğundan Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
6502/m.3/k,73/1,83/2
ÖZET: Dava, bankaya yatırılan mevduatın tahsili istemine ilişkindir. Asliye hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek yargılamaya ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmiştir.
< Davacı, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi sebebiyle tüketici, davaya konu bankacılık işlemi de tüketici işlemi sayıldığından davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekir. Ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak hüküm kurulması nedeniyle kararın bozulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 08/06/2016 tarih ve 2016/111-2016/314 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 29.01.1981 tarihinde davalı Bankaya %40 faiz getirisiyle 46.000 TL yatırıp işçi olarak çalıştığı Almanya'ya döndüğünü, uzun süre ülkeye gelmeyen müvekkilinin mevduatının ödenmediğini, hesabın TMSF'ye devredilenler arasında görünmediği gibi davalı tarafından TMSF'ye devir hususunda gerekli ihtar ve tebligatın yapılmadığını, mevduatın halen davalının uhdesinde bulunduğunu, yatırılan paranın bugün ulaştığı değerin tespitinin gerektiğini ileri sürerek belirlenecek değerin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 4389 Sayılı Kanun'un 10. maddesinin son fıkrasına ve 5411 Sayılı Kanun'un 62/1. fıkrasına göre alacağın zamanaşımına uğradığının aşikar olduğunu, bankamatikten ya da şubeden para çekme işlemlerinin her zaman hesap defterine işlenmediğini, davacının hesap cüzdanında belirtilen miktarın çekilmemiş olması halinde zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında görünmesi gerektiğini, ancak zamanaşımına uğratılan hesaplar arasında davacının isminin bulunmadığını, 10 yıllık belge saklama süresinin geçtiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi tarafından davacının Ocak 1981 tarihinde yatırdığı 46.000 TL'nin bugünkü değerinin 4.295,58 TL olarak hesaplandığı, hesaptaki paranın TMSF'ye devrinin ancak ilan ve tebligatların usulünce yapılması koşuluna bağlı olduğu, bu hususta davacıya bir tebligat gönderilmediği, tebligat koşulu sağlanmadığından davacının talebinde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 4.295,58 TL'nin 29.01.1981 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- )Dava, bankaya yatırılan mevduatın tahsili istemine ilişkindir. 28/05/2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 Sayılı Kanun'un 3/k bendinde "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" tüketici, 3/ı bendinde ise "Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem" tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun'un 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara dair davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 Sayılı Kanun'un görev ve yetkiye dair hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir. HMK'nın 1. maddesinde ise görev hususunun kamu düzenine dair olduğu, mahkemece yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, asliye hukuk mahkemesinde açılan davada mahkemece ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleştirilmesini müteakip dosya yeni bir esasa kaydedilmiş ve ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilip hüküm tesis edilmiştir. Ancak, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi sebebiyle tüketici, davaya konu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve yukarda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, ticaret mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
2- ) Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
|
|
 |
|
 |
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/15278
K. 2017/645
T. 7.2.2017
DAVA : Taraflar arasında görülen davada ... 14. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 19/01/2015 tarih ve 2015/56-2015/18 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin, davalı bankanın ... numaralı hesap mudisi olduğunu, bu hesabından mudinin muvafakatı ve talimatı olmadan davalı banka tarafından 01.01.2005-24.08.2005 tarihleri arasında dava dışı ...ı'na ait 5400******8447 ve 5400******9598 numaralı kredi kartlarına ait 19.615-TL tutarlı borcun mudiye ait hesaptan aktarılmak suretiyle ödendiğini, bunun haricinde yine müvekkilinin muvafakatı ve talimatı olmadan davalı bankaca 24.08.2005-29.05.2013 tarihli arasında dava dışı ...'ın 5400******6934, 5400******8447 ve 5400******7270 numaralı kredi kartlarına ait 148.623,34-TL tutarlı borcun müvekkiline ait hesaptan aktarılmak suretiyle ödendiğini, müvekkilinin muvafakatı ve talimatı olmadan yapılan bu ödemelerin otomatik ödeme talimatı uyarınca yapıldığı davalı bankaca beyan edilmiş ise de bu talimatın yazılı suretinin davalı bankaca müvekkiline sunulamadığını, müvekkilinin hesabından toplam 168.238,34-TL para çekildiğini, müvekkilinden haksız olarak alınan 118.238,34-TL paranın her bir haksız para çekme tarihinden/haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren ticari temerrüt faizi işletilerek davalı bankadan tazmini ile tahsiline, temerrüt faizi zararı karşılamadığı takdirde faiz ile karşılanamayan zararların da davalı bankadan tazmini ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacının, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden tüketici olduğu, davalı bankanın ... numaralı hesap mudisi olduğu, hesabından muvafakatı ve talimatı olmaksızın davalı bankaca dava dışı üçüncü kişinin kredi kartlarına dair aktarma yapıldığını, taraflar arasındaki ilişkide davacının hesap sahibi gerçek kişi konumuyla tüketici sıfatını taşıdığını, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Kanun uyarınca davada görevli mahkeme tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 07/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/18770
K. 2018/4187
T. 17.9.2018
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit, alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili, davacının davalı banka şubesinde bulunan bankamatikten kredi kartına para yatırdığını, aynı gün bankanın genel müdürlük güvenlik birimi tarafından aranarak kredi kartına şüpheli işlem yapıldığının tespit edildiği yönünde uyarıldığını, banka şubesine giderek durumu bildirdiğinde kartından nakit çekim yapıldığının ve hesabının bloke edildiğinin bildirildiğini, itiraza rağmen usulsüz olarak çekilen miktarın hesap ekstresine borç olarak kaydedildiğini, davalı banka tarafından davacı aleyhine takip başlatıldığını ileri sürerek, davacının takip sebebiyle borcu olmadığının tespitine, davalı bankanın haksız olarak tahsil etmiş olduğu miktarların tespiti ile davalı bankadan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, para çekme işleminin davacının kredi kartı hesabının şifresi kullanılarak yapıldığını ve davacı tarafından bankaya kayıp ya da çalıntı ihbarında bulunulmadığını, davacının bu işlemden sonra da karttan harcama yapmasının kartın davacıda olduğunu gösterdiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın işlem anına dair kamera kayıtlarını saklamadığı, atm de teknik arıza olduğunun kayıtlardan anlaşıldığı, ancak davalı banka yetkililerince gerekli tedbirlerin alınmayarak ayıplı hizmet sunulduğu, çözümü yapılan ses kayıtlarına göre davacının durumu öğrendiğinde banka görevlilerini arayarak yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulüyle davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önce kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalara bakma görevi 5464 Sayılı Kanun gereğince Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir.
Somut olayda dava 26.05.2014 tarihinde açılmıştır. Görev resen gözetileceğinden mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2770
K. 2017/4937
T. 2.10.2017
DAVA : Taraflar arasında görülen davada ... 2. Tüketici Mahkemesi'nce verilen 14/01/2016 tarih ve 2014/430-2016/126 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin bilgisi dışında ... Bankası ... Şubesinde bulunan hesabından 16/09/2013 tarihinde saat 23:06'da 1.500,00 TL, 17/09/2013 tarihli saat 00:17'de 2.000,00 TL, aynı tarihte 00:18'de 500,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL nakit para çekildiğini, müvekkilinin nakit para çekimini davalı bankanın müşteri temsilcisinden öğrendiğini, nakit işleminin gerçekleştiği tarihte kartını kendisi dahil kimsenin kullanmadığını, kartın bir kopya/sahtesinin kullanıldığını, dolandırıcılık suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunulduğunu, banka kartlarının kullanımında ortaya çıkabilecek risklerin paylaşımında bankaların özen sorumluluğu olduğunu ileri sürerek 4.000,00 TL'nin işlem tarihi olan 17/09/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kartı alışveriş yapmak suretiyle kullandığını, kartın davacıya ait olan şifre ile kullanılması gerektiği gözönüne alındığında, bu şifrenin ele geçirilmesinde bankaya yüklenecek bir kusur olamayacağını, kopyalanmış kartın kullanılması halinde kartın şifresinin de kullanılmasının zorunlu olduğunu, aksi halde kartla işlem yapılmasının mümkün olamayacağını, kartın şifresini bilenin sadece davacı olduğunu, bu şifrenin davacı tarafından bir başka kişiye verilmesi yada ihmali neticesinde şifresinin bir başka kişi tarafından ele geçirilmesinden bankanın sorumlu tutulmasının mümkün olamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; soruşturma dosyasında parayı çeken şüphelilerin kimliğinin tespit edilemediğinden daimi aramaya alındığı, kamera kaydı incelendiğine 16/09/2013 günü saat 23:05.40 - 23:06.49 arasında ve 17/09/2013 günü saat 00:17.22 - 00:20.04 arasında meçhul şahsın şubesi atm'sine geldiği ve işlem yaptığının görüldüğü, bir kart sahibinin gece yarısı üstelik hesabında olmayan 4.000,00 TL'yi çekmesinin (hesabın kredili mevduat niteliğinde olması ve yapılan para çekme işlemleri sonucu -4.983,20 TL'ye düşmesi sebebiyle ) olağan bir davranış olmadığı, bilirkişiler tarafından sunulan raporda kartın koyası yada gerçeği ile işlem yapıldığının tespit edilemediği, kartın kopyalanıp kopyalanmadığı hususunun mahkemenin taktirine bırakılmış olduğu, davacı tüketicinin kendi bilgisi dahilinde ve şifresini kullandırarak para çekme olayının gerçekleştiğinin kabulünün somut olayda mümkün görülmediği, bu konuda dosyada bir delil bulunmadığı, günümüzde atm'lere takılan aparatlar ve kameralar yoluyla kart bilgilerinin ve şifrelerin ele geçirilmesinin mümkün olduğu, bankanın özen sorumluluğu bulunduğu, atm'lerde gerekli güvenlik önlemlerini alması gerektiği ve davacının kartının kopyalanması neticesinde davacı tüketicinin herhangi bir kusuru bulunmaksızın para çekme işlemlerinin gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüyle 4.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, bankamatik kartının kopyalandığı iddiası ile hesabından üçüncü kişiler tarafından çekilen 4.000,00 TL'nin davalı bankadan tahsili istemine dair olup, mahkemece yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de davacı tarafından bankamatik kartının kopyalandığı yolunda bir delil sunulmadığından bu husus ispatlanamadığı gibi bankamatik kartı ile kart şifresinin üçüncü kişilerin eline nasıl geçtiğinin de açıklanmamış olması karşısında yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı lehine bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının istemi halinde temyiz edene iadesine, 02/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|
|
 |
|
 |
|
|