|
Yargıtay Kararı - 19. HD., E. 2016/15763 K. 2018/681 T. 15.2.2018
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı banka tarafından, davacı aleyhine ... 22. İcra Müdürlüğü'nün 2014/1121 E. ve 2010/8581 E. sayılı dosyalarından dava dışı ...’nin davalı bankadan almış olduğu iki ayrı kredi kartı sözleşmesinde yer alan kefaleti nedeniyle davacı hakkında icra takibi yapıldığını, İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2014/1121 E. sayılı dosyasına konu kredi kartı sözleşmesinde kefalet limiti olan 75.-TL’yi davalı bankaya ödediğini, davacının herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, diğer dosya bakımından ise sözleşmede kredi limiti bölümü boş bırakıldığından ve davacının imzası bulunmadığından sözleşmenin davacı açısından geçersiz olduğunu, sözleşme tanzim tarihlerinin 1995 yılı olup, sözleşmenin kurulma tarihinden itibaren 10 yıl geçtiğini, kefaletlerin geçersiz olduğunu ileri sürerek, davacının bahsi geçen icra dosyalarından davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davacı hakkındaki takiplerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, icra takiplerinin sözleşme ve mevzuata uygun olarak yapıldığını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, 6502 sayılı T.K.H.K.'nun geçici 1. maddesi gereğince uygulanması gereken aynı Kanunun 4/6 maddesinde, tüketici işlemlerinde tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatların her ne isim altında olursa olsun adi kefalet olacağının belirtildiği, Borçlar Kanunu'nun 585. maddesinde ise adi kefalette asıl borçlu hakkındaki takip semeresiz kalmadan adi kefil hakkında takip yapılamayacağının belirtildiği, davaya konu her iki icra takibinin dayanağı olan kredi kartı üyelik sözleşmelerinde davacının kefil olduğunu ve kefaletinin kanun gereğince adi kefalet sayılacağını, bu nedenle asıl borçlu hakkındaki takip semeresiz kalmadan kefil hakkında icra takibi yapılamayacağını, ayrıca 2010/8581 sayılı dosyanın dayanağı kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı kefil hakkındaki icra takiplerinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava iki ayrı icra takibinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne denilmiş ise de, davaya konu icra dosyalarından bahsedilerek bu icra dosyalarından dolayı borçlu bulunmadığının tespiti şeklinde hüküm oluşturulmamıştır. Bu durumda hüküm fıkrası infazda tereddüt oluşturduğundan bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 15/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|