Meslektaşım; ben burada TMK 229 ve 241'in uygulanma alanı olmadığı kanaatindeyim. Zira; davalı eş tarafından yapılmış bir karşılıksız kazandırma mevcut değil. Çünkü; söz konusu ev yada arsa hiçbir zaman davalı eş üzerine geçmemiş.
Kanaatime göre; kayınpedere genel mahkemede sebepsiz zenginleşme davası açılması gerekli.
Aşağıdaki link ve kararın yol göstereceği kanaatindeyim.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=33712
T.C YARGITAY
.Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2017/ 990
Karar: 2017 / 954
Karar Tarihi: 10.05.2017
YARGITAY KARARI
Kelime Ara
Ara
Temizle
Kopyala
Kaydet/Yazdır
Sık Kullanılanlar
Geri
Yargıtay Kararı
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “ alacak ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.05.2013 gün ve 2012/470 E., 2013/248 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 31.10.2013 gün ve 2013/16245 E., 2013/14934 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı dilekçesinde; davalılardan Engin’in eşi, diğer davalı ...’ın ise kayınpederi olduğunu, sonradan kayınpederinin olduğunu öğrendiği eve, birlikte oturduğu zamanlarda kalıcı masraflar yaptığını, bunlara ilişkin bir kısım faturaların bulunduğunu ileri sürerek masraflar için 20.000 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının taşınmazda 11.500 TL masraf ettiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün davalılar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 03.10.2012 tarih ve 2012/14934 E-20521 K sayılı kararı ile özetle “...Davacının meskenden tahliye olmadıkça yaptığı masrafları isteyemeyeceği, mahkemece bu yönde araştırma yapılmadığı, boşanma dosyasındaki beyanlarda taşınmazı davacının kullandığının anlaşıldığı, bu nedenle davacının ancak taşınmazı davalının açacağı dava sonucunda ya da rızası ile boşalttığında faydalı masraf bedelini isteyebileceği, bu yön araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek ayrıca, davacının tahliyesi var ise faydalı ve zorunlu masrafların keşifte bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi faturalarla denetlenmesi, tapu kaydına göre malikin kim olduğu açıklığa kavuşturularak, kimin sebepsiz zenginleştiğinin tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak; yapılan zorunlu ve faydalı masrafların 11.500 TL olduğu, dosyaya sunulan “tutanaktır” başlıklı belgeye göre 11.04.2011 tarihinde taşınmazın boşaltıldığının anlaşıldığı gerekçe gösterilerek, davacının davalı ...’ın taşınmazı üzerinde 11.500 TL masraf ettiği anlaşıldığından yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline hükmedilmiştir.
Hükmü davalılar vekili temyiz etmektedir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı uyarınca taşınmazın tapu kaydı getirtilmeden; kararın hüküm kısmında “davalı ...’ın taşınmazı” üzerinde masraf yapıldığı belirtildikten sonra “davalılardan tahsiline” şeklinde kendi içinde çelişki yaratacak biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak; bozmadan sonra davalı ... tarafından ibraz edilen 11.04.2011 tarihli tutanakta; "Engin’in boşanmak için mahkemeye başvurduğu ve eşinin tutanak tarihinden yaklaşık 1 ay önce evi terk ettiğini apartman yöneticisinden öğrendiği, şahitler huzurunda eşyaların tespitinin yapıldığı” hususları mevcuttur. Mahkemece, bu tutanak tarihinde davacının taşınmazı tahliye ettiği kabul edilmiştir.
Ancak, iş bu dava tarihi “16.05.2011” olup; davacının dava dilekçesinde, ayrıca 28.06.2011 tarihli delil dilekçesinde belirttiği adreslerin ve duruşma gününü bildirir 27.05.2011 tarihli tebligatın yapıldığı adresin, faydalı masrafların yapıldığı iddia edilen dava konusu mesken olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, tutanak tarihinden sonra davacının meskende oturup oturmadığı açıklığa kavuşturulmak suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.
Ayrıca; bilirkişi raporunda belirtilen, holdeki portmanto dolap ile mermer tezgahlı banyo dolabının davacı tarafından yapıldığı iddia ve ispat edilmediği halde, bunlara ilişkin bedeller dahil olacak şekilde hüküm kurulması da doğru değildir...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, başkasına ait taşınmaza yapılan giderlerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, davalılardan Enginle evli olduğunu ve aralarında derdest boşanma davası bulunduğunu, diğer davalı ...'ın ise kayınpederi olduğunu, sonradan davalı kayınpederine ait olduğunu öğrendiği eve, Engin ile birlikte oturdukları dönemde kendi parası ile kalıcı masraflar yaptığını, bu masraflara ilişkin olarak bir kısım faturaları ile şahitlerinin bulunduğunu ileri sürerek, yaptığı masraflar için 20.000,00 TL alacağın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davaya cevap vermemiş, yerel mahkemece; davacının davaya konu taşınmaza 11.500,00 TL'lik masraf yaptığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ve belirtilen bu miktarın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Davalıların temyiz isteminde bulunması üzerine karar Özel Dairece bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporuna göre davacının yaptığı faydalı masraflar tutarının dava tarihi itibariyle 11.500,00 TL olarak belirlendiği, dosyaya sunulan tutanaktır başlıklı belgeye göre de 11.04.2011 tarihinde davaya konu taşınmazın boşaltılmış olduğu gerekçesi ile 11.500,00 TL alacağın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Davalılar vekilince temyiz isteminde bulunulmuş, bu defa da karar Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkemece, davalıların evin tahliye edildiğini beyan ettikleri gibi tahliyeye ilişkin tutanak da ibraz ettikleri gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalılar vekilince temyize getirilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 31.01.2013 tarihli duruşmada bizzat davalı ... tarafından mahkemeye ibraz edilen 11.04.2011 tarihli "tutanaktır" başlıklı belge içeriği ile aynı davalının evin Ocak 2012 tarihinde davacı tarafından boşaltıldığına ilişkin beyanı karşısında, bozma kararında değinildiği gibi tutanak tarihinden sonra davacının meskende oturup oturmadığı yönünden mahkemece araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği, ayrıca; holdeki portmanto dolap ile mermer tezgahlı banyo dolabının davacı tarafından yaptırıldığının iddia ve ispat edilip edilmediği, varılacak sonuca göre bunlara ilişkin bedellerin de mahkemece hüküm altına alınmasının isabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
I- Davalı ... hakkındaki temyiz istemi bakımından;
Davacı vekili 03.03.2014 tarihinde sunduğu dilekçe ile davalı ... hakkındaki davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirmiştir.
Feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 307. maddesinde davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 311. maddesinde ise feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir.
O halde, davalı ... yönünden davacı vekilince sunulan feragat dilekçesi değerlendirilerek mahkemece bir karar verilmesi için direnme kararı bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
II- Davalı ... hakkındaki temyiz istemi bakımından ise;
Bilindiği üzere "sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri" 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 77 ve devamı (818 sayılı Borçlar Kanununun 61 vd) maddelerinde düzenlenmiş olup, Türk Borçlar Kanununun 77. madde hükmüne göre "Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.
Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur."
Görüleceği üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme halinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğmakta olup, bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir.
Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade borcunun kapsamı ve yapılmış olan giderlerden hangilerinin geri istenebileceği zenginleşen kimsenin iyiniyetli ya da kötüniyetli oluşuna göre farklılık göstermekte ise de geri alma hak ve borcunun doğumu için öncelikle malvarlıklarında birinin yararına diğerinin ise zararına olmak üzere karşılıklı zenginleşme ve fakirleşme olgusunun gerçekleşmesi aranır. Geri alma hakkı, bu zenginleşme ve fakirleşme sonucu doğmakta olup, bu olgu gerçekleşmeden geri alma söz konusu edilemeyeceği gibi iade borcunun kapsamı da anılan hak ve borcun doğduğu tarihten önce belirlenemez. Özellikle, uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılmak suretiyle istifade edilen giderler nedeniyle sebepsiz zenginleşme borçlusunun giderlerin yapıldığı tarihte zenginleştiği, giderleri yapan kişinin de o anda fakirleştiğinden söz edilemez. Malvarlıklarındaki azalma ve çoğalmanın, diğer bir deyişle sebepsiz zenginleşme olgusunun dava konusu taşınmazın karşı tarafa teslim edildiği tarihte gerçekleşeceği açıktır. Dolayısıyla, giderlerin yapıldığı taşınmaz davalıya teslim edilmediği sürece iade borcunun doğduğundan da bahsedilemez.
Diğer taraftan, dava ve cevap dilekçelerinde bildirilmiş olan vakıalar davanın sınırını çizmekte ve mahkemece ancak bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.
İşte bu nedenledir ki, her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre karara bağlanır. Bir başka ifadeyle hüküm, uyuşmazlığın başlangıcından dava açılan güne kadar gerçekleşmiş olayları kapsar.
Aksinin kabulü tarafların dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın son aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır.
Nitekim 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesine yer verilerek, davanın açılmasına kadar gerçekleşen hukuki ve maddi vakıalara göre sonuçlandırılması gerektiği benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, davacının faydalı giderler yaptığını ileri sürdüğü mesken niteliğindeki taşınmazın davalı ...'a ait olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak eldeki dava 16.05.2011 tarihinde açılmış olup, davanın açıldığı tarihte davacının çekişme konusu meskende oturmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Keza, dava dilekçesinde ve 28.06.2011 tarihli delil listesinde davacı adresi olarak gösterilen adres çekişme konusu taşınmaza ait adres olduğu gibi duruşma günü tebliğinin de aynı adreste yapıldığı, davacının adres değişikliğini yargılamanın devamı sırasında 15.08.2012 tarihinde mahkemeye bildirdiği görülmektedir. Bu durumda, giderlerin yapıldığı belirtilen taşınmaz dava tarihi itibariyle davacı kullanımında olup, davalıya iade edilmediğinden dava tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşme olgusu henüz gerçekleşmemiş, davalı ...'ın da iade borcu doğmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece adı geçen davalı hakkındaki davanın yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
O halde, direnme kararı davalı ... yönünden de açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının davalı ... hakkında yukarıda (I) numaralı bette, davalı ... hakkında ise (II) numaralı bentte açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.