Mesajı Okuyun
Old 10-06-2019, 13:27   #1
Hakan ÖZÇELİK

 
Varsayılan kanun yararına bozulan kararın hukuki durumu

Merhabalar, içinden çıkamadığım bir soruyu meslektaşlarımla ve büyüklerimle paylaşmak isterim.
Adliyenin yemekhane ve çay ocaklarının işletmesi için başsavcılık ihale usulüyle bir firmaya kira ilişkisi çerçevesinde söz konusu yerlerin işletmesini teslim etti. İhaleyi alan firma ise bir müddet sonra işçilerin birkaç ay maaşını ödemeyerek buradan ayrıldı. Bunun üzerine adalet bakanlığını ve firmayı hasım göstererek işçilik tazminatı davaları açıldı ve yerel mahkemeler bakanlığı üst işveren kabul ederek tazminattan sorumlu tuttu. (İmzalanan kira sözleşmesinde bakanlığın üst işveren olarak yorumlanması mümkün ifadeler mevcuttur: çalışanların ne giyeceğine, menüde ne hazırlanacağına, gerektiği taktirde idarenin talebiyle işçi alınacağına ve ya çıkarılacağına ilişkin) Bu kararların birçoğu istinaf incelemesinde onandı; bir kısmı farklı daireler tarafından bozuldu. Hukuki uyuşmazlık; bakanlık ile ihaleyi alan firma arasındaki hukuki durumun kira ilişkisi mi yoksa alt-üst işveren mi olduğu noktasındaki tereddütten kaynaklanmakta idi. Davaların bir kısmı devam ederken Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ise bakanlığın sorumlu tutulduğu bir kararı kanun yararına bozarak bakanlıkla firma arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olduğunu, kira sözleşmesinin mevcut olduğunu, dosyadaki tanıkların da adliye çalışanlarından talimat almadıklarını açıkça beyan ettiklerini vs. gerekçe göstererek kanun yararına bozmaya gitti ve karar Resmi Gazete'de yayımlandı. Şimdi sorun şu ki, aynı şekilde benim de derdest dosyam var fakat benim tanıklarım başsacvılık tarafından amirlerine talimat verildiğini, amirlerin de çalışanlara bu doğrultuda talimat verdiklerini ve 15 günde bir denetim yaptıklarını söylediler. Dava konusu ve deliller aynı olmasına rağmen benim tanık ifadeleri, bozulan karardaki tanık ifadelerinden tamamen farklı. Bu durumda yerel mahkeme kanun yararına bozulan kararı emsal almak mecburiyetinde midir?