Mesajı Okuyun
Old 15-05-2019, 10:27   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Ceza dosyasında beş ayrı kişi müvekkili darp etmiş, bu beş kişiden ayrıca birisi müvekkile hakaret etmiştir. Beş kişinin tamamı basit yaralamadan birisi ise hem yaralama hem hakaretten ceza almıştır. Açılacak manevi tazminat davasında;
1-Hakaret edenin tazmin sorumluluğunun daha yüksek olması gerektiği düşünüldüğünde, tek bir miktar belirtip davalıların müşterek ve müteselsil sorumluluğuna mı gidilmeli yoksa her birisi açısından belli bir miktar mı talep edilmelidir?
2-Olayın durumuna göre (kalabalık bir ortamda darp ediliyor, basit yaralama ile hakaret var) karşı vekalet durumu da düşünüldüğünde ne kadar bir miktar talep etmek doğru olur?
Herkese teşekkür ediyorum.
Sayın Persona Non Grata58;

Çelik Ahmet ÇELİK'İN, manevi tazminatın ölçüsünün ne olması gerektiğine dair görüşleri önemli:
Alıntı:
Yazan http://www.tazminathukuku.com
UYGULAMADA ORTAK BİR ÖLÇÜ YOKTUR.
Manevi tazminat konusunda bugüne kadar Öğretide ve Yargıtay kararlarında “ortak bir ölçü” ortaya konulmuş ya da benimsenmiş değildir. Bu konuyla hiç kimse ilgilenmemektedir. Benim İstanbul Barosu Dergisi, 2005, sayı:3, sayfa: 735-771’de yayınlanan ve daha sonra Cana Gelen Zararlarda Tazminatın Ölçüsü adlı kitabımın 49-76 sayfalarında yer verdiğim “Manevi Tazminatın Ölçüsü” başlıklı yazım hakkında (ne yazık ki) ne bir eleştiri yöneltilmiş ve ne de görüş belirtilmiştir. Bu yazı SİTE’mizin “Araştırma Yazıları” bölümünde “Manevi Tazminatın Ölçüsü” başlığı altında yer almış olup, okumalısınız.
Söz konusu yazıda belirttiğim gibi:
1) Dava açan avukatlar olayın özelliklerini ve tarafların niteliklerini dikkate almaksızın rasgele rakamlar üzerinden manevi tazminat istemektedirler.
2)Yargıçların çoğunluğu, bir zorunluluk varmış gibi, öteden beri gelenekleşmiş biçimde, dava dilekçelerinde istenenin mutlaka bir miktar altında, hatta çok daha düşük miktarda manevi tazminata hükmetmektedirler. Deneyimli avukatlar, bu uygulamayı görerek fazla harç ödemekten çekinmeyip, yüksek miktarda manevi tazminat istemektedirler.
3) Birbirinin hemen aynı iki olay için bir mahkeme yüksek miktara hükmederken, diğeri onun çok altına inmekte; mahkeme kararlarında bir tür keyfilik hüküm sürmektedir.
4)Savcılık ve karakollar aracılığıyla yaptırılan “tarafların sosyal ve ekonomik” düzeylerinin araştırılması biçimindeki uygulamanın hiçbir yararı olmamaktadır.
5) Yargıtay’ın manevi tazminata ilişkin bozma kararlarında sıkça değinilen 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı, bugün çok gerilerde kaldığı gibi, içerdiği soyut tanımlamalar yol gösterici nitelikte değildir. Üstelik Yargıtay’ın manevi tazminata ilişkin bozma kararlarında da anlaşılabilir bir gerekçe bulunmamaktadır.

Tüm sanıklar açısından basit yaralama eylemine istinaden müşterek ve müteselsilen, ayrıca hakaret eden şahıs içinse münferiden tazminat talebinde bulunmanızın isabetli olacağı kanaatindeyim.

Saygılarımla...