Mesajı Okuyun
Old 26-04-2019, 13:45   #2
Av.Halil İslam Bulut

 
Varsayılan

TCK m.168’de, “mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde” hükmüne yer verilmiş ve zararı giderilecek kişinin “mağdur”, yani “suçtan doğrudan zarar gören” sıfatına sahip olması aranmıştır. Yağma suçunun mağdurunu, cebir veya tehdit yoluyla malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya zorlanan kişi olarak kabul etmek gerekir. Bunun dışında, yağma konusu edilen malın üçüncü kişiye satılması veya suçun doğrudan mağdurunun malın zilyedi olmakla birlikte mülkiyetin bir başka kişiye ait olması durumunda, haksız zilyede konu malı satın alan kişinin elinden elkoyma suretiyle alınan maldan veya malın maliki olan kişinin yağma edilen maldan dolayı uğradığı zarar, TCK m.168 kapsamında değerlendirilmeyecektir. “Etkin pişmanlık” başlıklı TCK m.168’de geçen “mağdur” ibaresi, suçtan doğrudan zarar gören, yani kendisine cebir veya tehdit uygulanan kişi ile sınırlı kabul edilecek, bunun ötesinde suçun bir sonucu olarak gerçekleşen dolaylı zararlar, TCK m.168’e konu edilemeyecektir. Belki bu zararlar, Özel Hukuk kapsamında dava ve talebe konu edilebilirse de, suçun doğrudan zarar göreninin, yani mağdurun zararı giderilmekle TCK m.168’in tatbiki gündeme gelecektir.
Kanaatimizce TCK m.168, zararın giderilmesi şartının yerine getirilmesinin mümkün olamadığı durumda, failin gösterdiği pişmanlığın ceza indirimine dayanak alınmasını ve dolayısıyla fail lehine yorum yapılmasını engelleyecek şekilde yorumlanıp uygulanmamalıdır. Fiili imkansızlığın ortaya çıktığı durumda, failin gösterdiği samimi pişmanlığı karşılıksız bırakmamak gerekir. 168. madde mağdurun uğradığı zararın aynen verme veya tazmin suretiyle giderilmesini öngörmüşse de, suçun failinin, azmettireninin veya yardım edeninin zararı gidermesini bir ön şart olarak kabul etmiştir.

Asıl olan da suçu işleyen veya suça katılanın gösterdiği pişmanlığın mükafatsız bırakılmamasıdır. Bu durum belki, yargılanan şüpheli veya sanığın özgür iradesinin zorlanması suretiyle ikrarının ve buna bağlı pişmanlığının elde edilmesi anlamına geleceği noktasında eleştirilebilir. Bu şekilde düşünülmemelidir. Ceza Hukukunda birçok müessese, failin yargılama sırasında gösterdiği iyiniyetin, pişmanlığın, gayretin ve olumlu çabanın ödüllendirilmesini, yani mümkün olduğu kadar failin toplumdan koparılmamasını ve gösterdiği iyi davranışların karşılıksız bırakılmamasını dikkate alacak şekilde düzenlenmiştir.