Mesajı Okuyun
Old 16-04-2019, 16:21   #2
Av. Suat

 
Varsayılan

Sözleşme geçersiz olsa bile duruma göre bu savunma karşı yan için hakkın kötüye kullanılması teşkil ediyorsa .....
Fikir vermesi bakımından .......

T.C.
YARGITAY
23.HUKUK DAİRESİ
E.2012/4300
K. 2012/7080
T.29.11.2012
ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen 28.10.2004 tarihli “Kart Karşılığı İnşaat ve Daire Sözleşmesi” adi yazılı şekilde düzenlendiğinden, kural olarak TMK’nın 706. TBK’nın 237. Tapu Kanunu’nun 26. Noterlik Kanunu’nun 60. maddeleri uyarınca geçersiz ise de, yüklenici olan davacı yapı ruhsatını almak suretiyle inşaatı tamamlamış ve 18.05.2007 tarihinde de yapı kullanma izin belgesini almak suretiyle teslim etmiş olmakla, sözleşmenin şeklen geçersizliğinin ileri sürümesi Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 30.09.1998 tarih, 1987/2 E. 1988/2 K. sayılı ilamı gereğince iyiniyetli davranış olarak kabul edilmez.
Bu itibarla, mahalli mahkemenin, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersizliğine dair kabulü yerinde görülmemiş olup, o nedenle de, taraflar arasındaki uyuşmazlığın anılan sözleşme uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/11146
K. 2011/15450
T. 14.12.2011
4721/m. 2
818/m. 81,106,108
ÖZET : Davacı, yüklenici şirketin yapmakta olduğu ve davacının satın aldığı bağımsız bölümün tapu ferağ işlemlerinin yapılmaması nedeniyle tapu kaydının iptali ve adına tescili ile kira alacağı ve manevi tazminat talep etmiştir.
Kanunun öngördüğü şekil bir geçerlilik (sıhhat) şartı olarak düzenlenmiş olduğu durumlarda buna uyulmadan yapılan sözleşmeler hukuki sonuç doğurmaz ancak MK’daki hakkın kötüye kullanılamaması yasağı gereği hakim özel ve istisnai bazı hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağı sağlamaktadır.
Bu kuralla, kanunun ve hakkın mutlaklığı ilkesine bir istisna getirilmiştir. Davacının ifa etmesi gereken bütün ödemeleri yaptıktan sonra karşı taraftan ifa talebinde bulunmasına karşın sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek yerine getirmeyen davalının tutumu açıkça hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırıdır.
Dolayısıyla, davalının sözleşmenin geçersizliği savunmasını kabul etmek mümkün değildir. Kendi borcunun ifa eden veya ifaya hazır olduğunu bildiren diğer taraf alacaklı, edimini yerine getirmeyen taraf ise borçludur.
Kısaca davacı alacaklı, davalı ise borçludur. Dayanılan sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen sözleşme olması özelliğinden dolayı borçlunun temerrüdü halinde B.K.nun m. 102′ye değil, B.K. m. 106-108′e bakmak gerekir. Davacı alacaklının üç ayrı seçimlik hakkı bulunmaktadır. Sözleşme, davacı tarafından feshedilmemiş ve borçlu da temerrüde düşmüş olduğundan alacaklı olan davacının seçimlik haklarından “aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme” hakkını kullanması hukuka uygundur. Mahkemece, sözleşmenin geçersizliğinden bahisle davacının tüm taleplerin reddi doğru değildir.