Mesajı Okuyun
Old 30-11-2018, 13:17   #13
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Aynı doğrultuda bir karar daha..

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/10183
Karar: 2012/13472
Karar Tarihi: 28.05.2012

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacılar vekili, boşanma davasında hüküm altına alınmış olan nafakaların aradan geçen sürede yetersiz hale geldiğini ileri sürerek; iştirak nafakasının 25 TL.den 700 TL'ye, yoksulluk nafakasının ise 50 TL.den 800 TL ye artırılmasını talep etmiştir.

Davalı, davanın açılmasından sonra işten çıkartıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davacının yoksulluk halinin ortadan kalktığı, müşterek çocuk Z.'in ise yargılama sırasında ergin olduğu gerekçe gösterilerek; yoksulluk nafakasının artırılması isteminin reddine, iştirak nafakasının artırılması isteminin ise kısmen kabulü ile nafakanın 225 TL ye yükseltilerek müşterek çocuk Z.'in ergin olduğu 25.08.2011 tarihine kadar devamına karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Türk Usul Hukukuna göre, her dava açıldığı tarihteki maddi ve usuli esaslar çerçevesinde hükme bağlanır. Buna göre, dava açıldığı tarihte var olan alacakların hüküm altına alınması istenebilir; dava tarihinden sonra doğacak haklar için (o davada) karar verilmesi mümkün değildir (Prof. Baki Kuru, Hukuk Usulü, Cilt 2, İstanbul 2001, sh.1678 vd., Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, İst.1966 sh.297 vd). Türk Usul Hukukunun gereği olan bu yön ayrıca 28.11.1956 gün ve 15/15 sayılı İBK. ile de teyit edilmiş bulunmaktadır. Ancak, tekrarlanacak edimleri ihtiva eden dava türlerinde (nafaka, kira, irat şeklinde tazminat gibi) ileriye dönük olarak hüküm verilebilmesi, bu ilkeyi zedeleyecek nitelikte değildir. Zira bu tür davalarda da İBK. na uygun olarak dava tarihindeki şartlar göz önüne alınarak sonuca varılacaktır.

Somut olayda; dava açıldığı sırada davacı annesinin velayeti altında olan Z.'in üniversite sınavına hazırlanmak amacıyla dershaneye gittiği, yargılama sırasında ergin olması üzerine tayin ettiği avukatı aracılığı ile davayı takip ettiği anlaşılmaktadır.

Şu durumda, ergin olmasına rağmen davayı takip eden davacı Z. bu davranışı ile iştirak nafakasının, yardım nafakası olarak devam etmesi isteğini ortaya koymuştur.

O halde mahkemece; davacı Z. için ergin olduğu tarihten geçerli olmak üzere hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken,
yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 28.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.


Usul ekonomisi, dava şartları ve hukuki nitelemenin ve hukuk uygulama görevinin hakime ait olması açısından somut meselenin de bu şekilde çözülmesi gerektiği görüşündeyim.


Saygılarımla,