Müvekkilin abisi inşaat işi yapmaktadır. Müvekkil de bir kaç bankadan kredi çekmesi için abisine kefil olmuştur. Abisi inşaatı bitiremediğini, bankaya olan borçları ödeyemediğini, her ikisine de haciz gelebileceğini bu nedenle arsasını satıp parasını kendisine vermesiini, inşaat bitince kendisine oradan bir daire vereceğini söylerek müvekkili ikna etmiştir. Müvekkil arsasını satmış, parayı abisine vermiştir.Ancak abi inşaatındaki tüm daireleri satmasına rağmen müvekkilime daire vermemiş, borcunu da ödeyemeyeceğini belirtmiştir.
Bu durumda arsayı satın alana herhangi bir dava yöneltmemiz mümkün değğildir. Zira iyiniyetli malik durumundadır. Ancak müvekkil arsanın bedelini abisinden talep edecektir.
Elinde hiçbir yazılı belge olmamakla beraber, kendisini kandırarak arsasını sattırdığına tanıklık edecek çok sayıda tanığı vardır. Müvekkil hem kandırılmış, hem de kardeşine inanarak arsasını satmıştır. Bu halde hile nedeniyle alacak davası açması her türlü delille de ispatlanması bakımından daya uygun gibi durmaktadır. Fakat olayın oluşunda inanca dayalı bir işlem olduğu gibi bir kanı da uyanmaktadır. Ancak inançlı işlemlerde her türlü delille ispat söz konusu değildir. Yazılı belge ile ispatlanması gerekmektedir. Ancak taraflar kardeştir ve senetle ispat kuralının istisnası uygulanmalıdır. Yaptığım araştırmada yargıtay ın bazı kararlarında kardeşler arası işlemlerde tanık dinletilmesi kabul edilmemiştir. Kafamı karıştıran hileye dayalı mı açılmalı, yoksa inançlı işleme dayalı mı?
Bilgilerinizi paylaşısırsanız memnun olacağım
Saygılarımla