Mesajı Okuyun
Old 07-03-2018, 10:18   #4
Av. Eren Doğru

 
Varsayılan

Cevaplarınız için teşekkür ederim Sayın Kocabaş ve Behrem.

Belirttiğiniz görüşlerin Yargıtay'ın geçmiş kararlarında benimsemiş olduğu görüşü aktardığını ve sizin kişisel olarak bu şekilde düşünmediğinizi ümit ediyorum aynı zamanda. Çünkü bu davayı asliye hukuk mahkemesinde açma sebebimiz, direkt olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'nin aşağıdaki kararıyla birebir aynı görüşe sahip olmamızdır.

"... avukatlık sözleşmesinde avukatın görevinin yargının kurucu unsuru olan ve bağımsız savunmayı temsil eden yargısal bir faaliyet olduğu, avukatın, mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ve hizmet sunan “satıcı” , “sağlayıcı” , “girişimci” sıfatında bulunmadığı, yine sözleşmenin diğer tarafı olan “müvekkil”in, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı, sözleşmenin bir “tüketici işlemi” olarak kabulünün mümkün olmadığı, Avukatlık Kanunu’nda düzenlenmiş olan avukatlık sözleşmesinin, Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan vekalet sözleşmesinden farklı ve ayrı bir sözleşme türü olması ve bu sözleşmenin niteliği gereğince 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu kabul edilemeyeceğinden ...”

Bunun yanı sıra, Yargıtay'ın örneğin işçilik alacaklarının tahsili için akdedilen vekalet sözleşmelerini asliye hukukun görev alanına sokarken, bazı sözleşmeleri Borçlar Kanunu'nun tanımladığı vekalet sözleşmesiyle bir tutarak avukatı "hizmet sunan" müvekkili "tüketici" olarak kabul etmesini ve tüketici mahkemesini görevli saymasını tutarsızlık olarak görüyorum.

Bu konuda bir diğer sorun da, avukatın vekalet ücreti alacağının tüketici mahkemesine başvuru şartının parasal sınırlarının altında kalması hali. Böyle bir durumda avukat, vekalet ücreti alacağını tahsil için tüketici hakem heyetine mi başvuracak, hukukçu olmayan kişilere, akdettiği avukatlara özgü bir sözleşmenin içeriğini ispata mı çalışacak? Bu prosedürün sonrasında, hakem heyeti kararına itirazın mümkün olması bu çarpıklığa gerekçe olamaz diye düşünüyorum.

Tüm bu belirttiğim sebeplerle, asliye hukukun ret kararını istinafa götürüp 07.07.2017 tarihli Ankara BAM kararına paralel bir karar almaya çalışmayı düşünüyorum. Aynı konuda, bu tarih sonrası verilmiş bir mahkeme kararına da rastlamadım. Aynı sorunla cebelleşen bir meslektaşım varsa bilgilerini paylaşırsa sevinirim. Saygılar.