Mesajı Okuyun
Old 05-01-2018, 13:05   #4
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Merhabalar,

Yargıtay eskiden onama ilamının tebliğini sürenin başlangıcı için yeterli görüyordu. Lakin yakın tarihli bir kararda onama ilamının tebliğini süre başlangıcı için yeterli görmemiş ve kesinleşmiş mahkeme ilamının ayrıca tebliğ edilmesiyle sürenin başlayacağına hükmetmişti. Bu durum şunu göstermektedir ki konu yoruma açıktır ve kanun metni Yargıtay dairelerinin ve/veya üyelerinin bakışına göre uygulama alanı bulacaktır. Yani ileride bu görüşün değişmesi muhtemeldir.

Şahsi fikrim ise Yargıtay'ın son kararıyla aynı yöndedir. Görüşümün iki gerekçesi var:

Sürenin başlangıç zamanını belirlemek gibi şekli konularda kanun metnine sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Kanun "kesinleşmiş mahkeme kararı" dediğine göre Yargıtay onama ilamı tebliğ edilirken süreyi başlatmak için yanında kesinleşme şerhli mahkeme ilamı da tebliğ edilmelidir. Eğer bu göz ardı edilir ve sadece Yargıtay onama ilamı tebliğ edilirse bence sürenin başlangıcı için gerekli koşul eksik kalmış olur. Yargıtay onama ilamını, kesinleşmiş mahkeme kararı olarak görmek fikrimce hatalıdır. Onama ilamının mahkeme kararını kesinleştirdiği doğrudur lakin onama kararı kesinleşmiş mahkeme kararının bizatihi kendisi değildir. Bu nedenle kesinleşmiş mahkeme kararı ayrıca tebliğ edilmelidir. Yargıtay onama ilamının tebliğiyle birlikte kararın kesinleştiğine muttali olunmuştur gibi bir savunma da geçerli olmamalıdır. Tebligat kanunu "muttali olma"yı usule aykırı tebliğle ilişkilendirmiştir. Oysa tartışığımız konuda tebligat hiç yapılmamıştır. Bu yüzden de usule aykırı tebliğden bahsedilemeyecektir.

İkinci olarak ise uygulamada kullanılan ve hukuki altyapısı olmayan bir yöntem nedeniyle de aynı sonuca varmaktayım. Yargıtay kesin olarak verdiği kararlara karşı yapılan bazı başvuruları dikkate alıp verdiği kesin kararı değiştirmektedir. Elbette ki karar düzeltme gibi bir yol buna yasal imkan tanımaktadır. Ama bahsettiğim husus tartıştığımız olaydaki gibi karar düzeltme yolunun kapalı olduğu durumlara ilişkindir. Uygulamanın buna bulduğu isim maddi hatanın düzeltilmesi talebi"dir. Maddi hatanın düzeltilmesi adı altında, Yargıtay'ın esasa ilişkin yeniden değerlendirme yaparak kararını değiştirdiği örnekler mevcuttur. Tabii bu bahsettiğim durumlar çok istisnai olarak ve hakkaniyete açıkça aykırı vakalarda yaşanmaktadır. Örneğin aynı gerekçeyle işten çıkarılan iki işçiden birinin işe iade davasını kabul edip diğerini reddetmek gibi istisnai hallerde Yargıtay bu adaletsizliği maddi hatanın düzeltilmesi adı altında gidermektedir. Yöntem hukuki değildir lakin bazen adaleti tecelli ettirmektedir. Buradan şuna gelmek isterim. Her ne kadar onama ilamı işe iade kararını kesinleştirse de Yargıtay'ın bizzat kendisi böyle bir yol açtığına göre artık dönüp onama ilamının tebliğiyle sürenin başlayacağını söylememeli ve yorum yoluyla kanun lafzını genişletmemelidir.