Mesajı Okuyun
Old 09-11-2017, 23:06   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Dava açılmasında bir hukuki yarar

Merhaba meslektaşım Av. Atalay;

öncelikle GÖREV hakkında bir karar:

T.C YARGITAY
13.Hukuk Dairesi
Esas: 2017 / 6145
Karar: 2017 / 7787
Karar Tarihi: 21.06.2017

Yargıtay Kararı

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın şartı yokluğundan usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, davalı şirketten taksitle mal satın aldıklarını, daha sonra ödeme konusunda sıkıntıya düştüklerini ve borcu ödeyemedikleri için alacaklı tarafından ... 1. İcra Müdürlüğünün 2015/1879 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacaklının takip talebinde yıllık % 72 faiz oranı ile % 20 cezai şart talep ettiğini, takip öncesi senetlerin büyük kısmının vadesi gelmemesine rağmen 3.529,50 TL faiz işlettiğini, sözleşmede belirtilen faiz ve cezai şart hükümlerinin davacılar tarafından düzenlenmediğini, davalı tarafından doldurularak işleme konulduğunu, açıklanan nedenlerle mevcut fahiş faiz oranın yasal faiz oranı olarak tespitine, takip öncesi faiz ve cezai şartın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, cevap vermemiştir.

Mahkemece, mahkemelerinin görevsizliğine, görevli mahkemenin ... Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli ... Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.

6502 sayılı yasanın 73.maddesi, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinden bakılacağını öngörmüştür.

Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde öngörülmesini gerektirmez. Ancak bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.

Somut olayda; dava konusu borç ilişkisi mobilya satımına ilişkin taksitli satış sözleşmesinden doğmuş olup, davacılar tacir olmadığından ticari davadan söz edilemez. Davalı satıcı, tüketici durumundaki davalılara bir takım mobilya ve ev tekstil ürünü satmıştır. Bu durumda, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca mahkemece, işin esasına girilerek taraf delilleri sorulup, toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
**************


Sonra da esasla ilgili karar;

T.C YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 217
Karar: 2015 / 16462
Karar Tarihi: 08.12.2015

Yargıtay Kararı
İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Patnos 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 26/06/2014

NUMARASI : 2013/190-2014/404



Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. A.B. gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-

Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine bonoya dayalı olarak icra takibi yaptığını, icra takibinin başlangıcından günümüze kadar olan ve değişen oranlara göre faiz miktarının kademeli olarak hesaplanarak faiz talep edilmesi gerekirken 2002 yılından bu yana %70 oran üzerinden faiz uygulanarak talepte bulunulduğunu, fahiş faiz tutarının borçlunun ekonomik olarak mahvına neden olduğunu, faiz tutarının yeniden kademeli olarak hesaplanıp, fazla talep edilen miktarın borç miktarından düşülmesi gerektiğini iddia ederek, fazla talep edilen faiz miktarından dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, 2002 yılanda davacı hakkında icra takibi yapılıdığını ve itirazsız takibin kesinleştiğini, 11 yıl önce muaccel olan bir alacak için menfi tespit davası açıldığından davanın zamanaşımına uğradığını, icra hukuk mahkemesince faize yönelik itirazın reddedildiğini ve hükmün kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacı borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, süresi içerisinde davacı tarafından itiraz edilmediği takibin kesinleştiği, aynı dava konusuna ilişkin Patnos İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/7 Esas sayılı dosyasıyla açılan davanın reddedildiği, kesinleşen faiz oranının değiştirilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, kesinleşen icra takibi ile talep edilen işlemiş faiz ve faiz oranından kaynaklanmaktadır.

Dava konusu icra takibi bonoya dayanmaktadır.

Taraflar arasında akdi faiz ve temerrüt faizi yönünden herhangi bir sözleşme bulunmadığına göre faize ilişkin uyuşmazlığın 3095 Sayılı Kanun'da düzenlenen kanuni faiz ve temerrüt faizi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu yön gözetilmeksizin takip hukukuna ilişkin olup, maddi hukuk açısından kesin hüküm oluşturmayan icra hukuk mahkemesi kararı ile takibin kesinleşmiş olması karşısında takipte talep edilen işlemiş faiz ve faiz oranının yerinde olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.



SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 08.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yukarıda görüleceği üzere faize ilişkin bir sözleşme yok ise konu kanuna göre çözülecektir. Daha çok sayıda menfi tespit davasına ilişkin kararlar var.

Bu konuda menfi tespit davası açılmasında dava şartlarından hukuki yarar açısından bir uygun görünüyor.