|
|
|
|
Büşra Hanım, kolay gelsin.
Sorunuzda anlamadığım bir husus var. Müvekkilinizin 2013 yılında tescil aldığını söylüyorsunuz. Karşı tarafın tescilsiz kullanımları, sizin tescil tarihinizden önce mi başlamış durumda yoksa sonraki bir tarihte mi?
Eğer sonra başlamışsa, kanun bunu korumaz. Diğer şartlar oluşmuşsa marka hakkına tecavüz davası açabilirsiniz (öte yandan, ben olsam önce bir ihtarname göndermeyi denerdim.)
Eğer önceden beri mevcutsa, yine marka hakkına tecavüz davası açabilirsiniz. Ancak bu durumda karşı taraf, ihtilafa konu ibare üzerinde sizden daha önceki tarihli bir hakkı olduğunu öne sürebilir ya da susmaya dayalı hak kaybı iddiasında bulunabilir. Susmaya dayalı hak kaybının anlattığınız duruma tam olarak uymayacağını düşünsem de, önceki tarihli hak iddiası dezavantajınıza olabilir. Böyle bir durumla karşılaşsam sanırım "marka hukukunda tescilin esas olması" argümanı üzerinden ilerlerdim.
Sınai mülkiyet hukukunda marka, "ticari bir değer" olarak esas alındığı için, kanun koyucunun esas önem verdiği husus, bu değerin ekonomiye katkısıdır. Dolayısıyla bir ibareyi tescil ettirmeden marka gibi kullanan ve ona yatırım yapan ticari işletmelerin de hakkı belirli bir ölçüde korunmaktadır.
Ek not: Karşı tarafın medyada bilinen bir firma olduğunu belirtmişsiniz. Tecrübeme göre bu tarz firmaların genelde marka tescili oluyor. Dolayısıyla TürkPatent'in sitesinden firma adıyla ve firma ortaklarının adıyla daha derin bir araştırma yapmanızı öneririm. Eğer karşı tarafın markası varsa, marka hakkına tecavüz davası pek mümkün olmayabilir.
|
|
 |
|
 |
|
Öncelikle teşekkür ederim. Davalı taraf markayı tescilsiz olarak 10 yıldır kullandığını iddia ediyor. Dediğiniz gibi ihtarnameler çekildi cevaplar alındı. sonrasında biz ihtiyati tedbir talebiyle beraber davamızı açtık. Davayı açtıktan bir hafta sonra davalının marka(hükümsüzlük) davası tarafımzı tebliğ oldu.
Davalının tanınmış olma iddialarına karşı; "Yerleşmiş doktrin ve Yargıtay kararlarınca tanınmış marka olmanın başlıca şartları olan;
WİPO’nun yayınladığı tanınmış marka kriterlerini sağlamak,TPE tanınmış marka sicil kaydının bulunması, Paris Sözleşmesi 1.mükerrer 6.maddesini karşılaması,TRIPS Sözleşmesi 16.maddesini karşılaması " gibi şartları karşılamadığını bundan dolayı iddia ettiği gibi tanınmadığına değindik.
Sonrasında susmaya dayalı hak kaybının uymayacağını söylemişsiniz fakat biz bir yargıtay kararı ile direk ilişkilendirdik:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1573E. 2015/1055K. İlamında; “..önceki hak sahibinin TMK 2.maddesi uyarınca belirli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, iyiniyetli bir şekilde markayı daha sonra tescil ettiren kişiye karşı hükümsüzlük davası açma hakkını veya sonraki tarihli markanın kullanımını men etme hakkını kaybetmesine sebep olur…”
İyiniyetimiz esas olmasına rağmen yine de değindik. Bunlar ise; durumu öğrenir öğrenmez dava açmamız ve davalı şirketin müşteri çevresince şikayetlere maruz kalması, bu şikayetlerin hedefi olan bir markayı ne gibi bir kötüniyetle kullanmak istememiz.
Ayrıca tescilin esas olduğunu diğer durumların ise iyiniyet dışında geçerli olacağına değindik. Çünkü yargıtay kararlarından anladığım kadarıyla şu durumda tek ölçüt iyiniyetin varlığı. Dava sonuçlanınca aktaracağım. teşekkürler tekrardan iyi günler.