Karar çok ilginç ama durumla pek örtüşmüyor. Ellerinde gerçek satış bedelini gösteren harici yazılı sözleşme var.
Bir de şöyle bir açıklama var.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Diğer taraftan, kural olarak, muvazaalı işlemin tarafları birbirine karşı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunabilir, üçüncü kişilere karşı bu durumu ileri süremezler ise de, somut olayda olduğu gibi tapuda bedelin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaa taraflar arasındaki muvazaa niteliğinde olmadığından bu tür bir muvazaaya dayanılarak talepte bulunulması olanaklı değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bozma ilamında kullanılan <kimse kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunamaz> açıklaması üzerinde durulmuş; yukarıda açıklanan ilke gözetilerek bu ibare ile kastedilenin taraf muvazaasını değil, tapuda değerin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaa olduğu oyçokluğu ile kabul edilmiştir.
Bilindiği gibi muvazaalı işlerde taraf olanlar, bu muvazaanın varlığını yeterli delillerle ispatlayabildiklerinde, muvazaaya dayalı talepte bulunabilmeleri mümkündür.
Hal böyle olunca mahkemece menfi tespit istemli davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. |
|
 |
|
 |
|
Burada bedelde muvazaa ve gerçek değeri gösteren sözleşme olsa dahi şufa nedeniyle uğradığı zararı talep edemeyeceği sonucuna varılıyor. Gerekçesi de "Kendi kusurlu davranışından kendi lehine sonuç çıkaramaz."
Yani burada (davalı(dava menfi tespit)) yazılı delille bile verdiğini geri alamamış.
Öte yandan taraf muvazaasında mutlaka yazılı delil gerekiyor.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
Yargıtay 1. HD 2015/8573E. 2015/11345K.
Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 200 ve 201. (1086 s. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 288. ve 290.) maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 203. (HUMK'nun 293.) maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi, muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde bile olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir. |
|
 |
|
 |
|