Mesajı Okuyun
Old 17-03-2017, 14:26   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

15.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/2172
Karar: 2014/2841
Karar Tarihi: 22.04.2014


ALACAK DAVASI - ESER SÖZLEŞMESİ - HAKEDİŞ ALACAĞI - ADİ ORTAKLARIN HER BİRİNİN MÜTESELSİL SORUMLULUĞUNUN ESAS OLDUĞU - HER BİR ADİ ORTAK ALEYHİNE DAVANIN AÇILMIŞ OLMASINDA USUL VE YASAYA AYKIRILIK BULUNMADIĞI - İŞİN ESASINA GİRİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Dava, para alacağına ilişkin olup, adi ortakların her birinin müteselsil sorumluluğu esas olduğundan her bir adi ortak aleyhine davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Kaldı ki adi ortaklardan her ikisi de davada davalı konumunda taraf bulunduğundan işin esasına girilerek karar verilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 355, 520, 534) (6098 S. K. m. 470, 620) (6100 S. K. m. 114)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan hak ediş alacağının tahsili amacıyla açılan alacak davasıdır. Davacı şirket taşeron, davalı şirket ise yüklenicidir.

Dava, Seç-Yapı İnş.Enerji Turz. Tic. Ltd. Şti. ve Arslantaş İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılmıştır. Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda davanın pasif husumet yokluğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adi ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan biri, bazıları ya da tümüne karşı (ihtiyari dava arkadaşlığı) dava açılabilecektir.

Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK 'nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re'sen nazara alınabilecektir.

Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 534. maddesi hükmüne göre; ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça adi ortaklar birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hükme göre alacağa ilişkin bu davanın adi ortakların müteselsil sorumluluğuna dayalı olarak her birine karşı açılması mümkündür.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava, Seç-Yapı İnş.Enerji Turz. Tic. Ltd. Şti. ve Arslantaş İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. adi ortaklığı aleyhine açılmış, 30.11.2011 tarihli ara kararı ile diğer adi ortak Arslantaş İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti'ye tebligat yapılması istenilmiş ve bu adi ortağa da tebligat yapılmıştır. Az yukarıda açıklandığı üzere dava, para alacağına ilişkin olup, adi ortakların her birinin müteselsil sorumluluğu esas olduğundan her bir adi ortak aleyhine davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Kaldı ki adi ortaklardan her ikisi de davada davalı konumunda taraf bulunduğundan işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın husumet yokluğundan reddedilmesi doğru olmamıştır.

Bu nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.

Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 22.04.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı