06-12-2016, 13:52
|
#12
|
|
Sayın Balku'nun eklediği 8 no'lu mesajdaki:
Yargıtay 17 HD’nin kararında durumun aşağıdaki şekilde olduğu; gerekçede de sehven “davalının” ibaresi yerine “davacının” ibaresi kullanıldığı kanaatindeyim.
6502 S.K. m.3:
Hizmet: Bir ücret … karşılığında yapılan … mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işlemi…,
Sağlayıcı: … ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan … gerçek veya tüzel kişi,
Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi,
Tüketici işlemi: … hizmet piyasalarında … ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden … gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, … vekâlet, … de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem.
Yani sağlayıcı (avukat), sunduğu hizmeti (vekalet sözleşmesi) tüketiciye (müvekkil) sunmuşsa: 6502 S.K. m.73/1: “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
Yargıtay 13 HD’nin kararında; davalı ticari şirket denmiş, yani avukat sağlayıcı değil, müvekkil tüketici değil, sunulan hizmet tüketici işlemi değil; dolayısıyla görevli mahkeme tüketici mahkemesi değil.
Davacı: avukat, davalı: ticari şirket, uyuşmazlık: vekalet ilişkisinden doğan ücret; mutlak ticari dava (kanundan dolayı ticari dava) değil; nisbi ticari dava olabilmesi için her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekiyor, ki avukat tacir değil, konu ticari işletmesiyle ilgili diyemeyiz ve görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olamaz. Böylece görevli mahkeme: asliye hukuk mahkemesi.
Tüketici Mahkemesi için formül: Taraflardan biri tüketici mi; tüketici işlemi var mı-6502 S.K. m.73/1+m.83/2: “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”
|