Mesajı Okuyun
Old 27-10-2016, 08:33   #9
dalman

 
Varsayılan Konuyu araştıranlara belki bir yardımı olur

Sayı : B.09.1.TKG.0.10.00.01-145/216-1731
Konu : Mirasın Reddi
TAPU VE KADASTRO ….. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE
İlgi: 17/01/2012 tarihli, B.09.1TKG1140001-100.99/266-388 yazınız ve ekleri
İlgi yazınız ve ekleri incelendi. Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 'Ret Hakkı' başlıklı 605/1. maddesi; "Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler... ", Kanunun 'Reddin Şekli' başlıklı 609. maddesi; "Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.'' ve Aynı Kanununun 'Mirasçılardan Biri Tarafından Ret' başlıklı 611/1. maddesi: "Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.'' hükümlerini içermektedir. Buna göre, mirasın reddi, mirasçılık sıfatını kazanmak istemeyen, kendisi için tehlikeli gören mirasçıya tanınmış bir haktır. Red sonucu mirasın açıldığı andan itibaren mirasçılık sıfatı kaybedilir. Yasal mirasçılardan biri, mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer mirasçılara intikal eder. En yakın mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras Sulh Hukuk Mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. En yakın kanuni mirasçılardan maksat, doğrudan doğruya mirasçılık sıfatını kazanan mirasçılardır. Mirasçılık belgesi, muris ile mirasçılar arasındaki kanunî veya ölüme bağlı tasarrufla oluşan bağı, mirasçıların mirasın açıldığı anda sağ olduklarını veya cenin olup sağ doğdukları, Türk Medeni Kanununa göre mirasçı olmaya hak ehliyetlerinin bulunduğunu ve terekedeki payları gösterir. Hukukumuzda (mansup mirasçılar için olanlar hariç) özel bir düzenleme ile belirlenmeyen veraset belgesi, çekişmesiz yargı yolu ile mahkemelerce verilmekte olup (H.M.K. md. 11 ), unsurlarından biri üzerinde ihtilâf halinde, çekişmeli yargı yolu ile iptali ve doğrusunun düzenlenmesi mümkündür. (Y.H.G.K'nun 28.12.1994 tarihli ve E. 1994/2-625,K. 1994/905 sayılı kararı ile 24.03.2004 tarihli ve E. 2004/2-184, K. 2004/166 sayılı kararı) Mirastan ıskat, mahrumiyet sebepleri ya da mirasın reddi veya mirastan feragat sözleşmesi hallerinin bulunması, mirasçılık belgesi istemeye engel değildir. Iskat (TMK. md. 510), mahrumiyet (TMK. md. 578), red (TMK. md. 605) ve feragat (TMK. md. 528)'in "hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine" işaret edilmek suretiyle ve bu durumlar yok sayılarak miras paylarını gösterir biçimde hüküm kurulması gerekmektedir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21.02.2005 tarihli ve E. 2005/1048, K. 2005/2427 sayılı kararı) Veraset belgesi istemek, maddî bir olayın varlığını ikrar ve kişiler arasındaki irs ilişkisini tespit ettirmekten ibarettir. (Yargıtay İkinci Hukuk Dairesinin 21.6.1951 günlü 4448/4712 sayılı kararı) İsteğin bu niteliği bakımından mahkemeye başvurmak mirasçının ne bir hakkının yitirilmesine, ne de veraset durumunda bir değişiklik meydana getirilmesine yol açar. Aksi düşünülürse çeşitli sakıncalar da çıkabilir. Meselâ üç aylık süre (T.M.K. md. 606) geçmeden veraset belgesi alan mirasçının mirası reddetmek hakkından yoksun sayılması sonucu çıkar. (T.M.K. md. 610). Oysa veraset belgesi her zaman bir terekenin paylaştırılmasını! katılmak veya terekeye sahip çıkmak gibi sebeplerle alınmaz. Miras bırakanın öldürülmesi sebebi ile manevî tazminat davası açmak (B.K. md. 47), dul, yetim aylık veya ikramiyesi almak (5434 sayılı Kanunun 17.01.2012 tarih ve 6270 sayılı kanunun l md. ile Değişik 89. md.), gibi sebep ve düşüncelerle de veraset belgesi alınabilir. Bu bakımdan veraset belgesi almak hiçbir bakımdan mirası reddetmek hakkını yitirmek anlamına gelmez. Hatta mirası reddeden mirasçının bile yukarıda yazılı sebeplerle veraset belgesi istemesi mümkündür. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 13.05.1976 tarihli ve E. 1976/3899, K. 1976/4138 sayılı kararı) Ayrıca, benzer konu nedeniyle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden alınan 24.05.2006 tarih ve 11718 sayılı yazı ile; "...Yargıtay 2. Hukuk Dairesince verilen... 19/04/2005 tarihli ve 2005/3540-2005/6336 sayılı kararda "Mirasçıhktan çıkarma (ıskat), mirastan feragat veya mahrumiyetin hukuki sonuçlarının terekenin paylaşımı sırasında gözetileceğine işaret edilmek suretiyle ve bu durumlar yok sayılarak miras paylarım gösterir biçimde hüküm tesis edilmesi gerekmektedir... " ifadesine yer verildiği görülmektedir. Bu durumda; yani bir mirasçıhk belgesi alınmasına gerek olmadığına şüphe yoktur.Tapuda intikal işlemlerinin yapılabilmesini teminen ise; ... mevcut veraset belgesine istinaden yapılan intikal işleminden sonra, hak sahibi olanların mirastan feragatin varlığının gözetilmek suretiyle tapuda işlem yapılması için konuyu yetkili ve görevli yargı yerine taşıyabilecekleri.... " bildirilmiştir. Olayımızda, mirasın reddine dair ekli şerhin dosyada mevcut olduğu, ancak mirasın kimlere hangi oranda bölüştürüldüğünün veraset belgesinde hüküm altına alınmadığı, söz konusu mirasın reddini konu alan yeni bir mahkeme kararı da ibraz edilmediğinden intikal işleminin talep doğrultusunda tüm mirasçılar adına yapıldığı gözlenmiştir. Bu nedenle, Yargılayın yerleşik içtihatları ve Adalet Bakanlığının benzer konudaki görüşü de nazara alındığında mirasın kimlere hangi oranda bölüştürüldüğü 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 611/1. maddesi hükmü gereğince mahkemece hüküm altına alınması ve bu doğrultuda intikal işlemi yapılması gerektiğinden, tüm mirasçılar adına intikal işleminin gerçekleştirilmiş olması karşısında bu aşamada taksim işleminin karşılanması mümkün olmayıp, bu yönde alınacak mahkeme kararı ile miras reddinin dikkate alınmak suretiyle miras paylarının belirlenerek intikal tescilinin hükmen düzeltilmesi ve taksim işlemine mevzuat çerçevesinde yön verilmesi gerekmektedir. Bilgi ve gereğini rica ederim. 145/216-1731 29 Şubat 2012