Mesajı Okuyun
Old 30-08-2016, 03:04   #2
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan hmk 124/3-4

Alıntı:
Yazan Av. Köksal AVCIAYDIN
Öncelikle şimdiden herkese teşekkür ederim.
Özellikle resmi kayıtlara güvenerek husumetin yanlış yöneltilmesi ve yanlış kişiye dava açılması halinde, resmi kayıtlara güvenen ve kendisine kusur atfedilemeyecek olan (husumeti yanlış yönelten) davacı aleyhine yargılama giderine hükmedilmeyeceği yönünde Yargıtay ilamları olduğunu biliyorum. Ancak tüm aramalarıma rağmen bulamadım. Elinde olan veya bulmama yardımcı olabilecek olan varsa teşekkür ederim.
Saygılar.

HMK’nın 124/3. Fıkrasına göre maddi bir hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ, KARŞI TARAFIN RIZASI ARANMAKSIZIN HÂKİM TARAFINDAN KABUL EDİLİR.
HMK’nın 124/4. Fıkrasına göre isedava dilekçesinde TARAFIN YANLIŞ VEYA EKSİK GÖSTERİLMESİ kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa hâkim KARŞI TARAFIN RIZASINI ARAMAKSIZIN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİNİ KABUL EDEBİLİR.
Madde gerekçesinde de bu gibi hallere örnekler verilerek, taraf değişikliği konusunda eski dönemdeki katı uygulamadan vazgeçildiği ifade edilmiştir. (Baki Kuru –Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı – s.564ve devamında ayrıntılı açıklama mevcut)

Sizin somut olayınızda da söz konusu hata, kabul edilebilir (ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan) ve hatta kusur olmaksızın oluşan bir yanılgıdan kaynaklanmış olduğundan tarafta iradi değişiklik mümkün olur. Mahkemenin HMK 124/3 ve 124/4 uyarınca bu hatayı düzeltmek üzere mehil vermesi doğru olur. Konu ile ilgili bazı içtihatlar aşağıda.



Kolaylıklar dilerim



T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/11630

K. 2015/21162

T. 24.12.2015

• TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Maddi Bir Hatadan Kaynaklanan veya Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmayan Taraf Değişikliği Talebi Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği - Dava Dilekçesinde Tarafın Yanlış veya Eksik Gösterilmesi Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayanıyorsa Hâkim Karşı Tarafın Rızasını Aramaksızın Taraf Değişikliği Talebini Kabul Edebileceği)

• MADDİ BİR HATADAN KAYNAKLANAN VEYA DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI OLMAYAN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği)

• DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI OLMAYAN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği - Dava Dilekçesinde Tarafın Yanlış veya Eksik Gösterilmesi Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayanıyorsa Hâkim Karşı Tarafın Rızasını Aramaksızın Taraf Değişikliği Talebini Kabul Edebileceği)

• DAVALININ SAĞ OLUP OLMADIĞININ TESPİT EDİLEMEMESİ (Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Mirasçılara Yani Gerçek Taraflara Karşı Davaya Devam Edilebileceği)

• ÖLÜ KİŞİYE DAVA AÇILAMAYACAĞI (Davacının Ölü Kişiye Karşı Dava Açması Durumunda HMK'nun 124.Md. Uyarınca Davayı Mirasçılara Yöneltme İmkanı Tanınıp Tanınmayacağı Hususu da Değerlendirilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği)

6100/m.30,124

ÖZET : Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmaz. Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yukarıdaki açıklamalar gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi ve HMK'nun 124.madde uyarınca davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınıp tanınmıyacağı hususu da değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki ziynetliğin tespiti ve korunması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı E. Y. mirasçısı A. Y. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili dilekçesinde; Müvekkillerinin murisinin Halfeti İlçesi Karaotlak mevkiinde tapuya kayıtlı 288 parsel sayılı taşınmazı davalılardan harici yazılı satım sözleşmesi ile satın alıp, bedelini davalılara 1979 yılında ödediğini o tarihten beri taşınmazı fiilen çekişmesiz olarak kullandığını, tescil taleplerinin davalılar tarafından çeşitli bahaneler ile savsandığını davalılardan A. Y.'ın muvazaalı olarak borçlanmak sureti ile davaya konu taşınmazları cebri artırma ile satma yolunu seçtiklerini, bu şekilde davaya konu taşınmazların iadesinin dolaylı olarak müvekkilinden istendiğini bu sebeple fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000,00 TL'nin zilyetliğin başlangıcı tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile davalılardan tahsilini, davaya konu taşınmaz üzerinde bedel ödenene kadar müvekkilleri lehine hapis hakkı kurulması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili dilekçesinde; davayı kabul etmediklerini davacıların davaya konu taşınmazı satın aldığına dair herhangi bir yazılı belgelerinin olmadığını, bu sebeple davaya konu taşınmazda kötü niyetli zilyet olduklarını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile; 7.000,00.TL'nin dava tarihi olan 10.03.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tapudaki hisseleri oranında alınarak, davacılardan Ş. B. hariç, diğer davacılara verilmesine, davacılardan Ş. B.'ın, dava devam ederken öldüğü anlaşıldığından bu davacı yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, bu bedel ve davacıların saklı tutmuş olduğu bedel davacılara ödeninceye kadar Halfeti ilçesi Karaotlak mahallesi 288 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacılar lehine TMK.nun 994/1 maddesi gereğince hapis hakkı kurulmasına, davacıların fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına, karar verilmiştir. Sözkonusu karar davalı E. Y. mirasçısı A. Y. tarafından temyiz edilmiştir
Somut olayda davalılardan E. Y.'ın dava tarihinden önce (12.02.1994) tarihinde öldüğü temyiz aşamasında temyiz eden E. Y. mirasçısı A. Y. tarafından sunulan nüfus kaydından anlaşılmıştır.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu sebeple Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun'da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK'nun 124.maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.(HGK'nun 11.09.2013 tarih ve 2013/14-621,1297 Sayılı kararı)
Bu durum karşısında mahkemece, davacının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yukarıdaki açıklamalar gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi ve HMK'nun 124.madde uyarınca davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınıp tanınmıyacağı hususu da değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/1435

K. 2015/1630

T. 31.3.2015

• İŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Davacının Davalı Tarafı Maddi ve Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayalı Olarak Yanlış Göstermesi - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esası İnceleneceği )

• TARAFTA İRADİ DEĞİŞİKLİK ( Maddi Bir Hatadan Kaynaklanan veya Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmayan Taraf Değişikliği Talebi Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hakim Tarafından Kabul Edileceği - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esası İncelenmeden Pasif Husumet Yokluğu Sebebiyle Davanın Reddinin Doğru Olmadığı )

• HUSUMETİN YANILGIYA DAYALI OLARAK YANLIŞ GÖSTERİLMESİ ( İş Bedelinin Tahsili İstemi - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esasının İnceleneceği )

6100/m.124/3

ÖZET : Dava, ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davanın, 6100 Sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra 29.1.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nın "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124/3.maddesinde; maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir düzenlemesine yer verilmiştir. Dosyada mevcut ve dava dilekçesine ekli hakediş belgelerinin B... A.Ş. adına düzenlendiği, davalı şirket vekili tarafından sunulan vekaletnameden de her iki şirketin temsilcisinin de aynı kişi olduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesine eklenen belgelerden, her iki şirketin adresinin ve telefon numaralarının aynı olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davacının B.. Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. yerine davalı olarak B.. Tesisat ve İnşaat Sanayi Ltd. Şti.'yi davalı olarak göstermesinin maddi ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının husumetin B.. Bursa Tic. San. ve A.Ş.'ye yöneltilmesine dair dilekçesi kabul edilip, adı geçen bu şirkete dava dilekçesinin tebliğinin sağlanması suretiyle taraf teşkili tamamlanarak işin esası incelenmeden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine dair olup, mahkemenin; davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı davasında, davalının yüklenici olarak üstlenmiş olduğu "Tavacı R... Lokantası"nın mekanik ve tesisat işlerini yaptığını, hakedişlerin düzenlenmesine rağmen iş bedelinin ödenmediğini belirterek, 5.459,00 TL alacağın 15.6.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini, davalı ise, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, taşeron olan davacının B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. ile ticari ilişkisinin olduğu, hakediş ve diğer belgelerin de bu şirkete yönelik düzenlendiği, davacı tarafından ıslah dilekçesiyle taraf değişikliği yapılarak bu şirkete karşı davanın yürütülmesini istemesine karşın ıslah yoluyla taraf değişikliğinin yapılamayacağı, B... Tesisat Ltd. Şti. ile B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş.'nin ayrı tüzel kişilikler olduğu, bu sebeple davalı limited şirketin taraf ehliyetine sahip olmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Davanın, 6100 Sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra 29.1.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nın "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124/3.maddesinde; maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir düzenlemesine yer verilmiştir. Dosyada mevcut ve dava dilekçesine ekli 15.6.2011 ve 1.6.2012 tarihli hakediş belgelerinin B... A.Ş. adına düzenlendiği, davalı şirket vekili tarafından sunulan vekaletnameden de her iki şirketin temsilcisinin de aynı kişi olduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesine eklenen belgelerden, her iki şirketin adresinin ve telefon numaralarının aynı olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davacının B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. yerine davalı olarak B... Tesisat ve İnşaat Sanayi Ltd. Şti.'yi davalı olarak göstermesinin maddi ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının 28.10.2014 havale tarihli, husumetin B... Bursa Tic. San. ve A.Ş.'ye yöneltilmesine dair dilekçesi kabul edilip, adı geçen bu şirkete dava dilekçesinin tebliğinin sağlanması suretiyle taraf teşkili tamamlanarak işin esası incelenmeden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, açıklanan sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple mahkeme kararının BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/2781

K. 2016/1903

T. 17.2.2016

• TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ (Dava Dilekçesindeki Anlatım ve İstemden Asıl Dava Edilmek İstenenin Tapu Müdürlüğü Değil Başkası Olduğunun Anlaşıldığı - Davanın Davalı Olarak Sadece Tapu Müdürlüğüne Yöneltildiğinden Söz Edilemeyeceğinden Ortada Belirgin Biçimde Temsilcide Yanılma Hali Olduğu)

• TEMSİLCİDE YANILMA (Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklı Tapu İptali ve Tescil - Temsilcide Yanılma Hali Re'sen Gözetilerek Davanın Tapu Müdürlüğü'ne Yöneltilmesi İçin Davacı Yana Olanak Verilmesi ve Delilleri Toplanarak Oluşacak Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği)

• HUSUMET (Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklı Tapu İptali ve Tescil - Asıl Dava Edilmek İstenenin Tapu Müdürlüğü Değil Başkası Olduğunun Anlaşıldığı/Davanın Davalı Olarak Sadece Tapu Müdürlüğüne Yöneltildiğinden Söz Edilemeyeceğinden Ortada Belirgin Biçimde Temsilcide Yanılma Hali Olduğu)

4721/m.1007

6100/m.124/4

ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescil, 4721 Sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat, bedel tahsili ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, ... olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın ... yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, ... delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili ile davalı Tapu Müdürlüğü temsilen vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı gerçek kişiler vekili, 10/03/2014 havale tarihli dilekçe ile, ...köyü 111, 139, 187, 197, 201, 204, 207, 231, 261, 265, 1385,1402,193, 319, 372, 97, 232, 513, 585, 713, 998 ve 1183, ... köyü 150, 152, 71, 331, 340, 382, 191, 498, 507, 332, 482, 518 ve 335, ... köyü 2135, ... köyü 817 parsel sayılı taşınmazların müvekkillerinin kök murislerine ait olduğunu, hatalı olarak sadece ... adına tescil edildiğini belirterek, kök muris ... ve ... oğlu ...'nın terekesine dahil olması gereken tüm mal varlığının tespitine; terekeye daihl olması gerektiği halde yolsuz işlemle davalı adına tescil edilen tapuların iptali ile tüm mirasçılara intikalen tescilinin sağlanmasına; yolsuz tescil işlemleri sebebi ile davalı İdarenin diğer davalı ile birlikte TMK'nın 1007. maddesine göre yolsuz tescil ile işlem yapılan tapulardan üçüncü kişilere satışı gerçekleşmiş olanların güncel rayiç bedelinin tazminat olarak müvekkillere ödenmesine; terekeye ait olup yolsuz tescil sebebi ile İdarenin davalı adına yapılmış tescile dayalı yapmış olduğu kamulaştırma sonucu İdareye geçen yerlerin kamulaştırma bedelini tahsil eden davalının sebepsiz zenginleşmeye göre günlük rayiç bedelini müvekkillere tazminat olarak ödemesine; bedeli idarece ödenmemiş olması halinde terditli olarak; kamulaştırma yapan İdarenin hatalı tapu kaydı sebebi ile müvekkillere ödeme yapması gerekeceğinden, bedele dair ıslah hakları saklı kalmak üzere, bedelinin kamulaştırma yapan İdarece müvekkillerine ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davalı tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın 3402 Sayılı Kanun'un 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı gerçek kişiler vekili ve tapu müdürlüğünü temsilen Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil, 4721 Sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat, bedel tahsili ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır.
4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması sebebiyle uğradığı zararın tazminine dair olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı ... olup ... davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de, Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK'nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de ... vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin ... yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan ... hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, ... olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın ...yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, ... delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişiler vekili ve ... temsilen ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.







T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/20744

K. 2016/1969

T. 8.2.2016

• TAKİBİN İPTALİ (Takipten Önce Borçlunun Ölmesine Rağmen Takibin Ölen Aleyhine Başlatıldığı/Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse Ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Bu Dava İlişkisinde Daha Sonra da Kendilerine Karşı Dava Açılması Muhtemel Olan Mirasçılara Karşı Davaya Devam Edilebileceği)

• TARAF DEĞİŞİKLİĞİ (Takibin İptali/Takipten Önce Borçlunun Öldüğü - Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse Ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Bu Dava İlişkisinde Daha Sonra da Kendilerine Karşı Dava Açılması Muhtemel Olan Mirasçılara Karşı Davaya Devam Edilmesinin Mümkün Olması Gerektiği)

• TAKİP BORÇLUSUNUN TAKİPTEN ÖNCE ÖLMESİ (Takibin İptali - 6100 S.K. Md.124/3 Gereğince Borçlu Aleyhine Başlatılan Takipte Borçlunun Takip Tarihinden Önce Öldüğünün Anlaşılması Halinde Takibin Ölü Kişi Aleyhine Başlatılması Hususunun Maddi Hatadan Kaynaklandığı veya Taraf Değişikliği Talebinin Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmadığı Belirlendiği Takdirde Takibin Mirasçılara Yöneltilebileceği)

6100/m.124

ÖZET : Borçlu vekili, takibe dayanak olan ilamdaki borcun teminatı için müvekkillerinin daha önce alacaklı lehine ipotek verdiğini, alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip sonucu cebri satış ile alacağına kavuştuğunu, alacaklının bunun yanında bir de aynı alacak için ilamlı icra yoluna başvuramayacağını ayrıca takipten önce borçlunun ölmesine rağmen takibin ölen aleyhine başlatıldığını ileri sürerek takibin iptalini istemiştir. İcra Mahkemesince, borçlu mirasçıları yönünden ölü kişi aleyhine icra takibine girişilemeyeceği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. Mahkemece duruşma açılarak tarafların 6100 S.k. Md.124/3 kapsamında beyanları alınıp delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlu vekili, takibe dayanak olan ilamdaki borcun teminatı için müvekkillerinin daha önce alacaklı lehine ipotek verdiğini, alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip sonucu cebri satış ile alacağına kavuştuğunu, alacaklının bunun yanında bir de aynı alacak için ilamlı icra yoluna başvuramayacağını; ayrıca takipten önce borçlunun ölmesine rağmen takibin ölü ... aleyhine başlatıldığını ileri sürerek takibin iptalini istemiştir.
İcra Mahkemesince, borçlu mirasçıları yönünden, ölü kişi aleyhine icra takibine girişilemeyeceği gerekçesiyle; borçlu ... yönünden ise icra takibine konu ilamın eda hükmü içermediği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Alacaklı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de, borçlu ... yönünden yapılan temyiz incelemesinde,
6100 Sayılı HMK'nun 124. maddesi;
(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmünü içermektedir.
Takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir ve bu yanlışlığın düzeltilmesi ihtiyacı doğabilir. Bu halde iradi taraf değişikliği söz konusu olur. 1086 Sayılı HUMK'nun da iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtay'ın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tâbi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan Yasa koyucu, HMK'nun da iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK'nun 124/3. maddesine göre, borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür.
Ayrıca Yasa değişikliğinden sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, ... Esas ... Karar sayılı kararında “...davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.” açıklamasına yer verilmiştir.
Mahkemece duruşma açılarak tarafların bu madde kapsamında beyanları alınıp delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle Mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve 6100 Sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıdan alınmasına, 08.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.