| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		Mehir senedi ile bağışlanan altınların ve diğer eşyaların istenebileceğine dair HGK kararı : 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
     
 
 
  
 
 
 
 
Y. HGK E: 2014/6-426 K. 2015/2623 T: 18.11.2015 
 
 Taraflar arasındaki “ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, buluna- 
 madığı takdirde bedellerinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargıla 
 ma sonunda; Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi  
 sıfatıyla) davanın reddine dair verilen 27.12.2011 gün ve 2009/359 E.,  
 2011/716 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilme 
 si üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin 03.10.2013 gün ve 2013/8623 E.,  
 2013/13530 K. sayılı ilamı ile;  
 
 (...Dava, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde  
 bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar  
 verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.  
 Davacı dava dilekçesinde, davalı İ. ile boşandıklarını tarihsiz mehir  
 senedi ile davacıya bağışlanan çeyiz ve ziynetlerin davalılar yedinde  
 kaldığını, davalılar boşandıktan sonra bu eşyaları vermedikleri gibi  
 bedelini de vermeye yanaşmadıklarını belirterek ziynet ve çeyiz eşya 
 larının aynen iadesi, aynen olmadığı takdirde bedelinin tahsilini iste 
 miştir. Davalılar davacı ile 1998 tarihinde evlenildiğini eşlerin birlikte  
 Almanya’ya yerleştiklerini, eşlerin geçimsizlik nedeniyle 2004 yılında  
 ayrıldıklarını, ayrılmalarından bir yıl sonra tekrar birleştiklerini bu sefer 
 
 Danimarka'ya yerleştiklerini, ikinci birleşmelerinde davaya konu  
mehir senedinin düzenlendiğini ve Almanya'da alınan ziynet ve eşya 
 ların bu senede yazıldığını, davacının Almanya’da ki eşyaları satıp pa 
 rasını da kendisinin aldığını, ziynet eşyalarının ise halen kendisinde  
 olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlar. Mahkemece dava 
 lıların savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.  
 Davada dayanılan çeyiz senedi tarihsiz olup, 28 kalem çeyiz ve ziy 
 net eşyasının doğabilecek anlaşmazlık sonucu davacıya o günkü değe 
 ri karşılığında ödeneceği kararlaştırılmış, senet metni davalılar tara 
 fından imzalanmıştır. Yine bu senedin evlendikten  yaklaşık yedi sene  
 sonra imzalandığı da taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.  
 Davacı da, anılan senede dayanarak taahhüt edildiği halde alınma 
 yan ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelini talep  
 etmektedir. Söz konusu eşyalar taraflar arasında senede bağlanmış  
 olup, davalı eş ve kayınpeder açısından bağlayıcıdır. Dolayısıyla da 
 valılar senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır.  
 Taraflar arasındaki sorunun genel ispat kurallarına göre çözümlenme 
 si gerekir. 4721 sayılı TMK'nın 6. maddesine göre, Kanunda aksine bir  
 hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olgu 
 ların varlığını ispatla yükümlüdür. Davacı iddiasını varlığı inkar edil 
 meyen adi yazılı belge niteliğindeki mehir senedi ile kanıtlamıştır. Da 
 valı bunun aksini iddia ettiğine göre, 6100 sayılı HMK'nın 201. maddesi  
 gereğince, (Mülga HUMK'un 290. maddesi) senede karşı senetle ispat  
 kuralı gereğince savunmasını tanıkla ispat edemez. Yine aynı kuvvette  
 yazılı belgeyle ispat etmesi gerekir. Davalı böyle bir belge ibraz ede 
 memiştir. Davalı delil listesinde yemin deliline de dayanmadığından  
 mehir senedindeki taahhüdünü yerine getirdiğini hiçbir yasal delil ile  
 kanıtlayamamıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi ge 
 rekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir...) 
 gerekçesiyle dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama  
 sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 
 
 TEMYİZ  EDEN: Davacı vekili 
 HUKUK GENEL KURULU KARARI  
 Hukuk  Genel  Kurulunca  incelenerek  direnme  kararının  süresinde  
 temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra ge- 
 reği görüşüldü: 
 Davacı vekili, davalılardan İ.B.nin müvekkilinin boşandığı eşi, diğer  
 davalı B.B.'nin ise kayınpederi olduğunu, müvekkilinin Deldom Mahke- 
 
 mesi'nin kesinleşen kararı ile davalı İ.B.'den boşandığını, kesinleşen bu  
 ilamın tanınması ve tenfizi için Konya Aile Mahkemesi'nde dava açıldı 
 - 
 ğını, davalıların müştereken imzalayıp verdikleri tarihsiz mehir senedi  
 ile listede belirtilen ziynet ve çeyiz eşyalarını müvekkile bağışladıklarını,  
 eşyaların tamamının davalılar yedinde kaldığını, davalıların boşanmadan  
 sonra bu eşyaları vermedikleri gibi bedelini  vermeyi de reddettiklerini,  
 alacaklarının  bulunduğu  senedin  şahitler  huzurunda  imzalandığını  ve  
 Sağlık Köyü Muhtarı tarafından da onaylandığını belirterek fazlaya ilişkin  
 hakları saklı kalmak kaydıyla 24 parça (113 adet) çeyiz eşyasının aynen,  
 bu mümkün değilse 35.000,00 TL bedelinin davalılardan tahsiline karar  
 verilmesini talep ve dava etmiştir. 
 Davalılar vekili, davacı ile müvekkillerinden İ.B'nin 1998 tarihinde ev- 
 lendiğini, düğünlerini Almanya’da yaptıklarını ve Almanya’da yaşamaya  
 başladıklarını, bir süre sonra taraflar arasında geçimsizlik başladığını ve  
 2004 yılında ayrıldıklarını, komşuların araya girmesi ile tekrar birleştik 
 lerini ve Danimarka'ya yerleştiklerini, ikinci birleşmelerinde dava konusu  
 senedin tanzim edildiğini ve Almanya'da alınan çeyiz ve ziynet eşyalarının  
 bu senede yazıldığını, davacının müvekkili ile arasının açılmasından son- 
 ra Almanya'da yaşadıkları evde bulunan tüm eşyaları üst kat komşusu  
 R.Y.'nin oğluna satıp parasını aldığını, davaya konu yapılan ziynet eşyala- 
 rını ise bankada bir kasaya koyduğunu, müvekkilinden talep edilen ziy 
 net eşyalarının davacıda olduğunu ve bankada muhafaza edildiğini, iddia  
 edildiği gibi ziynet ve çeyiz eşyalarının müvekkilinin yanında kalmadığını,  
 müvekkillerinden B.B.'nin bu eşyalar ile hiçbir ilgisinin olmadığını belir- 
 terek davanın reddini savunmuştur.  
 
 Mahkemece, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının, taraflar arasında  
 düzenlenen çeyiz senedinin tarafların evlenmesinden yaklaşık 5-10 yıl  
 kadar sonra düzenlendiğini, bu eşyaların davalılar tarafından davacıya  
 alınıp alınmadığı, alınmışlar ise şu anda kimde olduklarını bilmediklerini  
 belirttikleri, bir an için Yargıtay'ın yerleşik kazanmış içtihatları doğrultu- 
 sunda davacı tarafa yemin teklif etme hakkı bulunduğunun hatırlatılma 
 sı gerektiği düşünülebilecek olsa da, dosya kapsamında dinlenen davalı  
 tanığı Z.S.'nin mahkemece alınan beyanında, çeyiz senedinde belirtilen  
 tüm eşyaların davalılar tarafından davacıya alındığını, çeyiz senedinde be- 
 lirtilen eşyaların tamamının (ziynet eşyaları dahil) davacının uhdesinde  
 kaldığını belirttiği, davalının müşterek konutu terk ederek tüm eşyaları  
 davacıya bıraktığı, dosya içerisinde bulunan “Ayrılık Davalarında Müza- 
 kere Protokolü Başkent Devlet İl İdare Müdürlüğü”ne ait 2007/112-22873   
 nolu kararda davacının ortak konutta bulunan tüm eşyaları aldığı, ortak  
 konutun davacıya verildiği, çeyiz senedinde belirtilen eşyaların tamamı 
 
 nın davacının uhdesinde bulunduğunun mahkemece sabit görüldüğü ge- 
 rekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı vekili tarafın- 
 dan temyizi üzerine Özel Dairece, metni yukarıda başlık bölümüne alınan  
 gerekçeler ile hüküm bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletil 
 mek suretiyle direnme kararı verilmiştir. 
 Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir. 
 Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava- 
 nın ispatına ilişkin olup; davacının sunduğu çeyiz senedine karşı davalı 
 ların iddialarının kanıtlanması için tanık dinlenip dinlenemeyeceği nokta- 
 sında toplanmaktadır. 
 Konunun aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara  
 değinmekte yarar vardır: 
 4721  sayılı  Türk  Medeni  Kanunu  (TMK)’nun  “İspat  Yükü”  başlıklı  
 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan  
 her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifa- 
 desine yer verilmiştir. 
 Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluştu- 
 ran vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar  
 dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. 
 1086  sayılı  Hukuk  Usulü  Muhakemeleri  Kanunu’nun  287.maddesi  
 (6100 sayılı HMK m.189/3);  
 “Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka  
 suretle ispat olunamaz. İki tarafça muayyen deliller ile ispatı tahriren ka- 
 bul edilmiş olan veya muhakeme esnasında olveçhile beyinlerinde karar  
 verildiği ikrar olunan maddeler hakkında başka delil kabul olunmaz.” 
 Hükmünü amirdir.  
 Aynı Kanunun 288.maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/I) “senetle is- 
 pat” ve  289. maddesinde (6100 sayılı HMK m.200/II)  de “senetle ispat  
 gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği”  
 hususları düzenlenmektedir.  
 Yine Aynı Kanunun 290.maddesinde (6100 sayılı HMK m.201);  
 “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve  
 senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte  
 bulunan hukuki işlemler ...liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla  
 ispat olunamaz.” 
 denilmekte ; 
 
 293.maddesinde de(6100 sayılı HMK m.203);  
 “Aşağıdaki hallerde her halde şahit ikame olunabilir: 
 1-Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve  
 valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler, 
 2-Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller, 
 3-Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması  
 gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler. 
 4-Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müte- 
 amilolmıyan muameleler, 
 5-Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu.” 
 hükmü yer almaktadır.  
 Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul  
 edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i (savunma) ola- 
 rak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya  
 azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.290'daki meblağdan az bir  
 miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil)  
 ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat  
 zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.293’de belirtilmiştir.  
 Bunun yanında, 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Bir- 
 leştirme Kararına göre, tanıkla kanıtlama yasağı, yalan tanıklığı önleme  
 ve davada tarafların çıkarlarını koruma amacına yöneliktir. Değeri belli  
 miktarı aşan hukuki işlerin tanıkla kanıtlanması yasağına ilişkin ilkeler,  
 kamu düzeni düşüncesiyle yasaya konulmuş hükümlerden değildir. An- 
 cak yazılı sözleşme ile ya da duruşma tutanağında usulüne uygun olarak  
 belgelendirilmiş ikrar ile anlaşılan açık bir muvafakat bulunduğu takdir- 
 de sadece belli tanıklar dinlenebilir.  
 Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde: 
 Eldeki dava mehir senedinden dolayı ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen  
 iadesi mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkin oldu- 
 ğuna göre, konunun ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların  
 ışığında ele alınması gerekir. 
 Görülmekte olan davada, davalılar senetteki imzayı inkar etmemişler;  
 davacı ile davalılardan İbrahim Bingöl’ün ikinci birleşmelerinde dava ko- 
 nusu senedin tanzim edildiğini ve Almanya'da alınan ziynet ve çeyiz eşya- 
 larının bu senede yazıldığını, talep edilen ziynet ve çeyiz eşyalarının da- 
 vacıda olduğunu, bu eşyaların yanlarında kalmadığını iddia etmişlerdir.  
 
 Yukarıda vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gere- 
 ğince, davalıların davaya konu mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eş- 
 yalarına ilişkin taahhüdü yerine getirdiklerini yazılı delille kanıtlamaları  
 gerekir. Ancak davalılar iddialarını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir  
 delil  dosyaya sunmamışlardır. Az önce belirtildiği gibi davalıların bu sa- 
 vunmalarını tanıkla kanıtlamalarına hukuken olanak yoktur. 
 Öte yandan davalılar delil listelerinde yemin deliline de dayanmadıkla 
 - 
 rından mehir senedine ilişkin taahhütlerini yerine getirdikleri konusunda  
 davacıya yemin teklif etme haklarının hatırlatılması da mümkün değildir. 
 O halde, mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarına ilişkin taah- 
 hüdün yerine getirildiği hususu davalılar tarafından yazılı delille ispatla 
 - 
 namadığından, davacının ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi müm- 
 kün olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline yönelik davasının kabulüne  
 karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi usul ve ya- 
 saya aykırıdır. 
 Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üye- 
 lerce; senede karşı senetle ispat kuralının bu olayda uygulanamayacağı,  
 mehir senedine karşı tanık dinlenebileceği, bu nedenle mahkeme kararı- 
 nın onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul ço- 
 ğunluğunca benimsenmemiştir. 
 Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Özel Daire bozma ilamında be- 
 lirtilen gerekçelerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire  
 bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve  
 yasaya aykırıdır.  
 
 Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 
 
 SONUÇ 
 Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel  
 Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı  
 
 BOZULMASINA, 
 istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 18.11.2015  
 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |