Mesajı Okuyun
Old 04-06-2016, 16:06   #2
mk_akbas

 
Varsayılan

1.Öncelikle kefalet adı kefalette dönüşmüştür ve süreci tbk 585 e göre yapmak gerekirdi.


6098 S.lı Türk Borçlar Kanunu (Yeni) MADDE 585
C. İçeriği

I. Türlerine göre

1. Adi kefalet
Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:

1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması.

2. Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.

3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.

4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ
E: 2003/10819 K: 2004/346 T: 20.01.2004

Adi Kefalet • Adi Kefilin Sorumluluğunun Koşullari
(BK m. 486)

Özet:Adi kefilin borçtan sorumlu tutula*bilmesi, asıl borçlunun iflas etmesi veya ona karşı başlatılan icra takibinin sonuçsuz kal*ması ya da asıl borçlu hakkında Türkiye’de icra takibi yapılmasının imkansız hale gelme*sine bağlıdır.
Bu koşulların gerçekleştiği kanıtlanma*dıkça, borcun kefilden tahsil edilmesine ka*
rar verilemez.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması so*nunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kıs*men reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan TK tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi gereği düşünüldü.KARAR
Davacı, davalılardan EK'ya ödünç para verip, karşılığında iki adet se*net aldığını, bu senetleri diğer davalıların da kefil olarak imzaladıklarını, davalıların borçlarını ödemediklerini yapılan takibe de itiraz ettiklerini ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davaya konu senetlerin kambiyo senedi vasfında olma*yıp, adi senet niteliğinde bulunduğu, Ancak altındaki imzaların inkâr edilmediği bu nedenle senetlerde imzaları bulunan kefillerinde sorumlu bulundukları gerekçe gösterilerek kefiller TK ve VK yönünden davanın kabulüne, diğer davalı asil borçlu EK borca itiraz etmediğinden bu dava*lı yönünden karar ittihazına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm, dava*lılardan TK tarafından temyiz edilmiştir.

Davada dayanılan her iki senedin de kambiyo senedi vasfında olma*dığı ve temyiz eden davalının da davalılardan EK’nin borcuna adi kefil ol*duğu mahkemenin de kabulündedir. BK. 486. maddesi hükmünce adi kefilin borçtan sorumlu tutulabilmesi, asıl borçlunun iflas etmesi veya ona karşı başlatılan icra takibinin semeresiz kalması veya asıl borçlu hakkında Türkiye’de icra takibi yapılmasının imkânsız hale gelmesi şar*tına bağlıdır. Davacı, az yukarıda açıklanan bu şartlarının gerçekleştiği*ni iddia ve ispat etmiş değildir. Bu durumda mahkemece, temyiz eden da*valı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken BK. 484. mad*desine aykırı bir şekilde senette gösterilen miktar da aşılmak suretiyle ya*zılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın dava*lı Talip Kara yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesi*ne, 20.01.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi

2.Kefile karşı icra takibi yapılmasını için öncelikle kefaletin müteselsil kefalet olması gerekir. Eğer Adi kefalet varsa önce asıl borçluya gidilmesi gerekir. Özellikle banka kredi borçlarında asıl borçlularla birlikte kefile de takip başlatıldığı görülmektedir. Bu haksız bir icra takibidir. Öncelik asıl borçluya gidilmeli sonuç alınamaması durumunda kefile gidilmesi gerekir. Özellikle banka kredi borçlarından dolayı kefil için başlatılan icra takibi dava edildiğinde kefil lehine sonuç çıkmaktadır.

Bu konuda yargıtayın görüşü açıktır.

T.C. YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/8090 Karar: 2009/15409 Karar Tarihi: 10.07.2009

ÖZET: Somut olayda alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. Bu durumda asıl borçlu ile birlikte kefil hakkında takip yapılması yukarıda açıklanan yasa hükmüne aykırı olduğundan, mahkemece alacaklının borçlu kefil hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddi gerekir.

(4077 S. K. m. 10) (2004 S. K. m. 68)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü;

Karar: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı bankanın tüketici kredi sözleşmesine dayanarak asıl borçlu ile birlikte kredi sözleşmesinin kefili olan muteriz borçlu İbrahim Tuğyan Önalan hakkında genel haciz yoluyla takip başlattığı görülmüştür.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. maddesinin 3. fıkrası <Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez> düzenlemesini getirmiştir. Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur. Bu durumda asıl borçlu ile birlikte kefil hakkında takip yapılması yukarıda açıklanan yasa hükmüne aykırı olduğundan, mahkemece alacaklının borçlu kefil İbrahim Tuğyan Önalan hakkındaki itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine bu hususun gözardı edilerek istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 128. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
3.bence burada tek yapılabilecek olan kefile karşı takipten vazgeçip süreci işletmeniz ve olayı tekrar kefile getirmeniz.