|
Aracın işleteni ve sürücüsü mirasçı sıfatıyla da olsa destekten yoksun kalma tazminatı talep edemezler. İşletene ilişkin kararı paylaşıyorum. Sürücü için de aynı durum söz konusu olacaktır.sigorta şirketine karşı 3. kişi konumunda olmaları gerekmektedir.
T.C YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2013 / 15471
Karar: 2015 / 3517
Karar Tarihi: 26.02.2015
ÖZET: Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacı L. K.'un işleten ve aracın sigorta ettireni olması nedeniyle davalı sigorta şirketinden destek tazminatı talep edemeyeceği gerekçesiyle, davacı L. yönünden açılan davanın reddine, davacı M. için … TL, davacı E. için … TL tazminatın, 19.09.2008 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına karar verilmiştir.(6098 S. K. m. 53)
Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
Karar: Davacılar vekili, müvekkillerinden L.'nın eşi ve diğer müvekkillerinin babası olan K. K.'un sevk ve idaresindeki davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın, karıştığı tek taraflı trafik kazasında muris K. K.'un hayatını kaybettiğini ileri sürerek, davacı L. için 30.000,00 TL ve davacı çocuklar M. ve E. için 3.000,00'er TL destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili, ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı L. için 26.565,78 TL'na, davacı E. için 18.635,67 TL'na, davacı M. için 15.550,41 TL'na arttırmıştır.
Davalı vekili, yetki, zamanaşımı, husumet itirazında bulunmuş, murisin % 100 kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacı L. K.'un işleten ve 19 SA 474 plakalı aracın sigorta ettireni olması nedeniyle davalı sigorta şirketinden destek tazminatı talep edemeyeceği gerekçesiyle, davacı L. yönünden açılan davanın reddine, davacı M. için 18.550,41 TL, davacı E. için 21.635,67 TL tazminatın, 19.09.2008 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Sonuç: Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.058,80 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 26.02.2015 gününde üye A.Orhan ve üye E.S.Baydar'ın karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacıların desteği K. K.'un 20.07.2008 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması, kendisiyle birlikte araçta yolcu olarak bulunan İsmail Boduroğlu'nun vefat etmesi ve diğer yolcu A. B.'nun da yaralanması üzerine sürücünün vefatı nedeniyle desteğinden yoksun kaldığını iddia eden ve sürücü mirasçıları olan davacılar tarafından aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesini düzenleyen davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili süresinde zamanaşımı, yetki ve esas yönünden davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,
Kararın davalı sigorta şirketince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun, onama yönündeki görüşüne katılamıyoruz.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi "motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar."
Yasanın 109/2 maddesi "dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre suç teşkil etmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Davacılar araç sürücüsü olan desteklerinin ölümü nedeniyle tazminat talep etmektedirler.
Somut olayda, davalı sigorta şirketi ile, 2918 sayılı yasanın 91.maddesi gereğince sigorta şirketinin sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni, davacı L. K.'un suç teşkil eden eylemlerinden söz edilmesi mümkün değildir.
Tazminat istemine konu eylem, davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde "1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı" öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "suçta ve cezada kanunilik ilkesi" olarak da adlandırılmaktadır.
Ceza hukuku'nun genel prensiplerine göre suçun mağduru ve faili sıfatının aynı kişide içtima etmesi mümkün olmadığından desteğin "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek" ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer'i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta, davacıların tazminat istemine konu sürücü desteğin kendi ölümüne sebebiyet vermekten ibaret eylemi suç teşkil etmediğinden 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 20.07.2008 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 10.08.2012 tarihinde açılmıştır.
Davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin davalının süresindeki zamanaşımı def'inin kabulü ile yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız. (¤¤)
|