Mesajı Okuyun
Old 27-01-2016, 15:19   #3
Av. Hande Temeltaşı

 
Varsayılan

Aklıma baba-oğul arasındaki işlemlerin, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları arasında sayıldığı da geldi, ancak aşağıdaki karar bu konuyu da çözmüş.


T.C. YARGITAY

14.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/14952
Karar: 2011/3732
Karar Tarihi: 23.03.2011


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - DAVACININ DAVA DİLEKÇESİNDE HER TÜRLÜ KANUNİ DELİL DEMEK SURETİYLE YEMİN DELİLİNE DAYANMIŞ SAYILACAĞI - YAZILI DELİLLE KANITLANMIŞ GİBİ DAVANIN KISMEN KABULÜNÜN İSABETSİZLİĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Davacı dava dilekçesinde <her türlü kanuni delil> demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, istem sonucu buna göre hükme bağlanmalıdır. Değinilen yön bir yana bırakılarak iddia yazılı delille kanıtlanmış gibi davanın kısmen kabulü doğru olmamıştır. Karar açıklanan sebeple bozulmalıdır.


(1086 S. K. m. 236, 292, 344)

Dava: Davacı Z. Ç. vekili tarafından, davalı S. Ç. vd. aleyhine 14.9.2007 gününde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil, aidiyetinin tespiti ve tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.9.2009 tarihli hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar S. ve S. Ç. vekili ile duruşmasız temyizi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22.3.2011 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili ile karşı taraf davacı vekilleri geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlenildi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Davacı, davalıların babaları olduğunu, adlarına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar ve araçları davalılara olan güven ve istediğinde kendisine devredilmesi inancı ile parasını vererek onlar adına satın aldığını, çekişmeli taşınmazların davalıların adlarına olan kaydının iptali ve adına tescilini, araçlar yönünden aidiyetin tespitini, davadan önce satılan taşınmaz sebebi ile tazminat tahsilini, dava dışı şirkete daire alımı nedeni ile ödenen 20.000,00 TL peşinat ve 7.000,00 TL doğrudan destek priminin tazmini isteğinde bulunmuştur.

Davalılar, iddianın ancak yazılı delil ile kanıtlanabileceğini, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, dava kısmen kabul edilmiştir.

Hükmü, davalılar S. ve S. M. Ç. ile davacı temyiz etmiştir.

1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.

2-Belirtildiği üzere dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil ve tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı, davalı olan çocuklarının malvarlığını parası kendisi tarafından ödenerek kazandıklarını, ancak; aralarında talep edilmesi halinde kendisine iade edileceğine ilişkin inanç ilişkisi bulunduğunu ileri sürmüştür.

İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye <inanan> adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de <inanılan> denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise <inanç konusu şey> olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa H.U.M.K.nun 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi <tanık> dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (H.U.M.K. m. 236) yemin (H.U.M.K. m. 344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;

Taraflar arasında 5.2.1947 tarihli ve 20/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen yazılı bir inanç sözleşmesi bulunmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir delil de yoktur. Bu tür davalarda taraflar baba-oğul da olsalar tanık dinlenemez. Kaldı ki, taşınmazlar ve araçlar baba tarafından verilen paralarla satın alınmış olunsalar bile bu durum davacıya mülkiyetin iadesini talep yetkisi değil, açılacak bir davada kanıtlanabilirse alacağın tahsilini talep yetkisi verir. Diğer taraftan, taraflar arasında başka ilişkiler sebebi ile verilen vekaletnameler yazılı delille kanıtlanmayan bu davanın kabulünü gerektirmez.

Ancak;

Davacı dava dilekçesinde <her türlü kanuni delil> demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, istem sonucu buna göre hükme bağlanmalıdır. Değinilen yön bir yana bırakılarak iddia yazılı delille kanıtlanmış gibi davanın kısmen kabulü doğru olmamıştır.

Karar açıklanan sebeple bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davacının bütün temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2. bent uyarınca davalılar yararına BOZULMASINA, 825,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalılara verilmesine, peşin yatırılan harcın iadesine, 23.03.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.