Mesajı Okuyun
Old 05-11-2015, 22:19   #11
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Hakim davacının bildirdiği hukuki sebeple bağlı olmayıp davacının dayandığı vakıaya uygulanacak kanun hükmünü kendiliğinden (resen) araştırıp bulmak ve uygulamakla yükümlü olduğundan ,hakların yarışması halinde de (mütelahik davada da ) davacının yarışan kanun hükümlerini noksan göstermiş veya hiç göstermemiş olmasının bir önemi yoktur. Hakim davaya uygulanacak kanun hükümlerini kendiliğinden araştırıp bulmakla yükümlüdür. Burada, hakimin yarışan kanun hükümlerinden davacı için elverişli olan kanun hükmünü kendiliğinden (resen) gözetip uygulaması gerekir. “(B.KURU,R.ARSLAN,E.YILMAZ, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı,2013,sh:272)

Hukuki sebeplerin değiştirilmesi veya genişletilmesi davayı veya savunmayı değiştirme veya genişletme niteliğinde olmadığından bir tarafın bildirmiş olduğu değiştirebilmesi veya genişletebilmesi için karşı tarafın muvafakatine ihtiyacı olmadığı gibi ıslah yoluna başvurmasına da gerek yoktur." (B.KURU… sh: 540)

İlk cevabımdaki “tapu iptali ve tesciltalep neticeli bir davada ıslaha gerek kalmadan “birden fazla hukuki sebebe “ dayanılabileceği hakkındaki görüşümün hakların yarışması/ mütelahik dava tanımına uygun düştüğü kanısındayım. Olayda “talep neticesi “ yada “dayanılan vakıalar” değiştirilmemekte yalnız bildirilen “hukuki sebepler” genişletilmektedir. Hakim davacının bildirdiği yada genişlettiği “hukuki sebeplerle” bağlı olmayıp , gösterilmezse dahi resen araştırıp uygulamakla yükümlü olmakla , burada ıslaha gerek olmadığını söyleyebiliriz.

Hal böyle iken ; aşağıdaki Yargıtay kararında çoğunluk görüşü olarak “ rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersiz ise de, bu geçersizliğin evlilik birliği süresince ileri sürelebileceği . evlilik ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, TMK 194. maddesinin aile konutuna sağladığı korumanın da sona ererek yapılan tasarruf işleminin yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanacağı “ ifade edilmiştir.

Dava konusu taşınmazı devreden eşin öldüğü anlaşıldığına göre olayda TMK madde 194’ deki eşin olurunun alınmaması nedeniyle satışın geçersiz olduğu şeklindeki hukuki sebebe dayanma imkanının kalmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber , Sayın Av.Ufuk Bozoğlunun ifade ettiği gibi " Muvazaa sebebiyle açtığınız davada taşınmazın aynı zamanda aile konutu da olduğu ve bu devirler esnasında davacının rızasının alınmadığı belirtilebilir."Böylece muris muvazaası hukuki sebebinde kötüniyet ve muvazaa unsurlarının varlığı desteklenmiş olur.Diye düşünüyorum.

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2014/12999
K. 2014/15762
T. 7.7.2014

• AİLE KONUTUNUN SATILMASI ( Tapu İptali ve Tescil İstemi - Aile Konutunun Hak Sahibi Eş Tarafından Devri ve Konut Üzerindeki Hakların Sınırlandırılması Diğer Eşin Açık Rızasına Bağlı Olduğu )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ ( Aile Konutunun Satılması - Aile Konutunun Hak Sahibi Eş Tarafından Devri ve Konut Üzerindeki Hakların Sınırlandırılması Diğer Eşin Açık Rızasına Bağlı Olduğu/Rıza Alınmadan Konutla İlgili Yapılan Tasarruf İşleminin Geçersiz Olduğu )
• EŞİN RIZASI OLMADAN AİLE KONUTUNUN SATILMASI ( Tapu İptali ve Tescil İstemi - Rıza Alınmadan Konutla İlgili Yapılan Tasarruf İşleminin Geçersiz Olduğu/Bu Geçersizliğin Rızası Gereken Eş Konutun Bu Vasfını Devam Ettirmesi Koşuluyla Evlilik Birliği Süresince İleri Sürebileceği )
• EVLİLİĞİN SONA ERMESİ ( Eşin Rızası Olmadan Aile Konutunun Satılması Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil İstemi - Evlilik Ölümle veya Boşanma Yahut da İptal Kararıyla Sona Ermiş İse Aile Konutuna Sağlanan Korumanın da Sona Ereceği Ve Diğer Eşin Rızası Alınmadan Yapıldın Tasarruf İşleminin Yapıldığı Andan İtibaren Geçerlilik Kazanacağı )
4721/m.194
ÖZET : Dava, aile konutunun hak sahibi eşten izin alınmadan satıldığı gerekçesiyle tapu iptali istemi ve taşınmazın tapu kaydı üzerine aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır ( TMK md. 194 ). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Evlilik, ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin "aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer ve diğer eşin rızası alınmadan yapıldın tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Dava konusu taşınmazı devreden davalı eş ölmüştür. Evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutuolma niteliğini kaybetmiştir. Bu husus gözetilerek konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekirken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayanılmak suretiyle yazılı şekilde "dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris adına tapuya tesciline" karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılardan Y.. Ç.. tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, aile konutu olan ve hak sahibi eş tarafından diğer eşin rızası alınmadan, davalılardan Y. Ç.'a satılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile, davalılardan Ş. Ü. adına tescili ve taşınmazın tapu kaydı üzerine aile konutu şerhi konulması isteğine ilişkindir.
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır ( TMK md. 194 ). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Evlilik, ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin "ailekonutuna" sağladığı koruma da sona erer ve diğer eşin rızası alınmadan yapıldın tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Dava konusu taşınmazı devreden davalı eş Ş. Ü. 16.12.2012 tarihinde ölmüştür. Evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir. Bu husus gözetilerek konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekirken, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayanılmak suretiyle yazılı şekilde "dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris Ş. Ü. adına tapuya tesciline" karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla, 07.07.2014 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutuüzerindeki hakları smırlayamaz. ( TMK. m. 194/1 ) Bu hüküm, taşınmazın tapu kütüğünde konutla ilgili şerhin varlığına bağlı olmaksızın, tasarruf yetksinin kanundan doğan sınırlaması niteliğindedir.
Dava, devir işlemine rızası gereken eş tarafından açılmıştır. Evlilik, dava sırasında davalı eşin ölümü ile sona ermiştir.Bu bakımdan ortada, kural olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194'ncü maddesi çerçevesinde korunması gereken bir “aile konutu” kalmamış, 194'ncü madde evliliğin sona ermesiyle etkinliğini kaybetmiştir. Ne var ki davacı eşin, aile konutuyla ilgili kanundan doğan haklarını ( TMK. m. 240, 652 ) kullanabilmesi için, konutun mülkiyetinin, ölen eşinin üzerine dönmesinde korunmaya değer hukuki yararı da vardır. Dolayısıyla, davalı eşin ölümüyle evlilik sona ermiş olmakla birlikte, rızası gereken sağ eşin az önce değinilen yasal hakları yönünden davanın esasının konusuz kaldığı söylenemez. Devralan üçüncü kişinin,konutunun aile konutu olduğunu ve taşınmazı kendisine devredenin medeni durumunu ( evli olduğunu ) bildiği toplanan delillerle gerçekleşmiştir. Bu durumda kötüniyetlidir. Taşınmazın tapu kütüğünde “aile konutu” şerhi bulunmasa bile, kötüniyetli olması sebebiyle devralan “iyiniyetli kazanıma” ilişkin haktan yararlanamaz. Bu sebeple mahalli mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararma açıklanan sebepe iştirak edilmemiştir.