Mesajı Okuyun
Old 27-10-2015, 15:35   #4
av.densez

 
Varsayılan

işinize yarayabilir sayın meslektaşım.

T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/156
Karar: 2011/7465
Karar Tarihi: 20.06.2011


ÖZET: Dava, üye iş yeri sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece verilen ilk karar da davacının sözleşmeye aykırı davrandığı, alıcının kimlik bilgilerini kontrol etmediği, satışı slip bölme yoluyla yaptığı, davacının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin ilamında ise kartların sahte olduğuna dair davalı bankanın savunmasından öte delil bulunmadığı, bu sebeple mahkemece, kartların gerçekten sahte olup olmadığının, sahte ise bu durumun davalı banka tarafından nasıl anlaşıldığının tespit edilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Bu itibarla, kart sahibi bankadan, bozma ilamında belirtildiği üzere, kartın sahte olup olmadığı, sahte ise bu durumun bankaya ne şekilde bildirildiği sorulup neticesine göre bir karar vermek gerekir.

(5464 S. K. m. 35, 36)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 30.11.2005 tarih ve 2005/570-2005/642 Sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. K. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı, gıda toptancısı olduğunu, tanımadığı iki kişi tarafından 1.6.2005 günü iş yerinden 22.700 YTL değerinde sakız satın alındığını, ödemenin iki ayrı kredi kartı ile yapıldığını, davalı tarafından kredi kartlarının sahte olduğu gerekçesiyle hesabına geçen paraya bloke konulduğunu, oysa kartla yapılan işlem sırasında davalı bankanın provizyon verdiğini, kendisine atfedilecek kusurun bulunmadığını ileri sürerek, 22.246 TL'na ilişkin banka blokesinin iptalini, paranın hesabına yatırılmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının taraflar arasında yapılan sözleşmeye aykırı davranarak alıcı kişilerin kimlik kontrolünü yapmadığını ve satış bedelini iki ayrı işlem ile kredi kartının pos cihazından geçirmek suretiyle tahsil etmeye çalıştığını, bunun da sözleşmeye aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı bankanın sahte kredi kartına onay verilmesini engelleyici önlem almadığı, tüm kusurun bankada olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 22.246 TL'nın davalı tarafından davacı hesabına yatırılmasına karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, üye iş yeri sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, mahkemece verilen ilk karar da davacının sözleşmeye aykırı davrandığı, alıcının kimlik bilgilerini kontrol etmediği, satışı slip bölme yoluyla yaptığı, davacının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin ilamında ise kartların sahte olduğuna dair davalı bankanın savunmasından öte delil bulunmadığı, bu sebeple mahkemece, kartların gerçekten sahte olup olmadığının, sahte ise bu durumun davalı banka tarafından nasıl anlaşıldığının tespit edilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.

Mahkemece, bozma ilamı sonrası anılan husus davalı bankadan sorulmuş, bankaca kartın kendilerine ait olmadığı, talep edilen bilgilerin bu sebeple sunulamadığı, bu hususların kart sahibi bankadan sorulması gerektiği belirtilmiş, ilgili kart sahibi bankaya müzekkere yazılmadan, yani kartların sahte olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmadan bilirkişi raporu alınmış, davalı banka vekili rapora itirazında da ilgili kart sahibi bankadan, bozma ilamında belirtilen hususların sorulması gerektiğini belirtmiş, ancak mahkemece bu husus nazara alınmadan hüküm kurulmuştur.

Bu itibarla, kart sahibi bankadan, bozma ilamında belirtildiği üzere, kartın sahte olup olmadığı, sahte ise bu durumun bankaya ne şekilde bildirildiği sorulup neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 20.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)