|
Taraf teşkili sağlanmadan kesinleşen oratklığın giderilmesi davası
* Örnek dava yolu kararları da aşağıdaki gibidir*
1.Hukuk Dairesi 2010/8534 Esas 2010/13546 Karar 16.12.2010 Tarih: "Taraflar arasında görülen davada; davacı, paydaşı olduğu 5 parsel sayılı taşınmazdaki diğer paydaş olan davalının açtığı ortaklığın giderilmesi davası sonucunda, ortaklığın satışı suretiyle giderilmesine karar verildiği ve yapılan satış sonucunda davayı açan ve paydaş olan davalının taşınmazı satın aldığını, ancak davalının o davada sahte adresler bildirmek suretiyle kendisine yapılan geçersiz tebligatlar sonucunda davanın görülüp sonuçlanmasını sağladığını, sahtecilik sonucunda yapılan tebligatlar nedeniyle davadan ve satıştan haberinin olmadığını ileri sürerek, iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar: Dava, yolsuz tescil nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı ve davalının çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmazda paydaş iken, davalı tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilip kesinleşmesi üzerine yapılan ihale ile davalı adına cebri satış suretiyle sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Gerçekten de, çekişme konusu taşınmazda taraflarla birlikte dava dışı paydaşların bulunduğu, davalı tarafından davacı dahil, diğer paydaşlar aleyhine 1.9.1997 tarihinde ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, davacının adresinin ise diğer paydaşlardan birisinin adresi olarak gösterilip, o adrese yapılan tebligatlar sonucu 26.10.2000 tarihinde ortaklığın satış sureti ile giderilmesine karar verilip, kararın kesinleştiği, eldeki davanın davacısı tarafından açılan yargılamanın yenilenmesi talebinin de reddedilip kesinleştiği dosya kapsamı ile sabittir.
Davacı, yargılamanın iadesi istekli davada; ortaklığın giderilmesi davasında kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürmüştür. Eldeki davada ise, ihalenin dayanağını teşkil eden işlemlerinin iptalini değil, oluşan sicil kaydının yolsuz olduğu iddia etmiştir. Öyle ise, eldeki davanın yolsuz tescil nedenine dayalı olduğu tartışmasızdır. Olayda, İ.İ.K.'nun 134. maddesinin tartışılması gerekmektedir. Bilindiği üzere, davacının İcra İflas Kanununun 134. maddesi hükmüne göre, ihalenin feshini isteyebileceği kuşkusuzdur. Bunun yanında, ihale sonucu edinilen mülkiyete dayalı tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil davası açmasına da yasal bir engel mevcut değildir. Böyle bir davada, takibe esas teşkil eden borç ilişkisinin doğru olup olmadığı, buna dayalı takibin usulünü uygun yapılıp yapılmadığı ve davalının değinilen aşamalarda usul ve yasaya aykırı bir katkısının bulunup bulunmadığının araştırılması gereklidir. Oysa mahkemece böyle bir araştırma yapılmış değildir. Noksan soruşturmaya dayanılarak hüküm kurulması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, açıklanan hukuki sebebe dayalı davanın dinlenme olanağı bulunduğu dikkate alınarak, yukarıda açıklandığı şekilde incelemenin yapılması soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ve eksik soruşturma ile karar verilmesi doğru değildir."
6.Hukuk Dairesi 2012/6755 Esas 2012/9885 Karar 02.07.2012 Tarih: "..Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ortaklığın giderilmesi davasına dair karar, dava dışı H____ S____ ve davalılardan T____ A____ tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Dava, iki adet taşınmazdaki paydaşlığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne, paydaşlığın taşınmazların satılarak giderilmesine karar verilmiş hüküm 06.05.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen hüküm davalılardan T____ ve dava dışı paydaş H_____ tarafından taraf teşkili sağlanması için ayrı, ayrı temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın giderilmesi davaları paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya bir kaçı diğer paydaşlara karşı açar. Davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birisinin ölmesi halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlanmalıdır. Bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Olayımıza gelince; dava konusu edilen ve satışına karar verilen 920 ada 4 ve 921 ada 1 nolu parsellerin tapu kaydında 5/640 payın temyiz eden H____ adına kayıtlı bulunduğu, her iki parselde de paydaş olduğu halde davaya dahil edilmediği anlaşılmaktadır. Adı geçenin davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde davalı parseller hakkında satış kararı verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir."
1.Hukuk Dairesi 2011/934 Esas 2011/3051 Karar 16.03.2011 Tarih: "...Davacılar, 3820 ada 20 parsel sayılı taşınmazın ortak miras bırakanları babaları A____ G____'e ait iken davalının kendilerini taraf göstermeden açtığı izale-i şuyu davası yoluyla vaki satışta davalının satın aldığını, haricen öğrendikleri izale-i şuyu davasını temyiz etmeleri üzerine kararın Yargıtay'ca bozulduğunu, taraf teşkili sağlanarak yeniden ortaklığın giderilmesi kararı verildiğini, ancak satış taleplerinin reddedildiğini ileri sürüp, tapu kaydının iptaliyle hali sabıka ircasını istemişlerdir.
Davalı, ihaleyle dava konusu taşınmazın mülkiyetini iktisap ettiklerini, ancak şartları varsa ihalenin feshi davası açabileceklerini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satış memurluğunca yapılan satışın usulüne uygun olmadığı izale-i şuyu davasıyla belirlendiği halde davacı tarafça ihalenin feshi, hali sabıka irca ve yargılamanın yenilenmesi yollarına başvurulmaksızın tapu iptal ve tescil davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, ihalenin feshi, eski hale getirme, yargılamanın yenilenmesi davaları açılmadan tapu iptali-tescil davasının açılamayacağı ve dinlenemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3820 ada 20 parsel sayılı taşınmaz A____ adına kayıtlı iken A____'in ölümü üzerine bir kısım mirasçıları tarafından bazı mirasçılar taraf gösterilmeksizin diğer mirasçılar aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasında tüm mirasçılar davada yer almadıkları halde 10.2.2005 tarihinde ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği ve taşınmazın 23.1.2006 tarihinde cebri satış yoluyla davalı adına tescil edildiği ihalenin kesinleştiği, bu arada o davada taraf gösterilmeyen mirasçılardan A_____'in temyizi üzerine ortaklığın giderilmesi kararının Yüksek Yargıtay 6. Hukuk Dairesince; "taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerektiği" gerekçesiyle 10.7.2006 tarihinde bozulduğu, yine usulü eksiklikler nedeniyle bir kez daha bozulduktan sonra bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, 19.3.2009 tarihli kararla ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği, ancak satış memurluğunca 18.1.2010 tarihinde; "tapu malikinin davalı N____ olduğu gerekçesiyle satış talebinin reddine" karar verildiği, davacıların satış memurunun işlemini şikayet etmeleri üzerine; "ortada satışı yapılması gereken ortaklığa konu taşınmaz bulunmadığından, satış memurluğu işleminin yerinde olduğu" gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, yukarıda açıklanan iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle davanın çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun olduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu iddiasına dayalı olduğu T.M.K.'nun 1024 ve 1025 inci maddesi hükmü uyarınca bu tür davaların davacıların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, davalı ve bir kısım mirasçılar tarafından açılan Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/1083 E. 2005/225 K. sayılı davada A____ G____ mirasçılarının tamamının taraf gösterilmedikleri sabittir. Kayıt maliklerinin tamamı davada yer almadıklarına göre elde edilen hükmün bu kişileri bağlamayacağı açıktır.
O halde, davacılar bakımından böylesi bir karara dayalı olarak yapılan cebri satışın ve buna bağlı tescilinin hukuki dayanağının olmadığı, bir başka deyişle ortada yolsuz tescil niteliği taşıyan bir temlik bulunduğu da açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir."
Saygılarımla,
|