Öncelikle mevcut durumda B C ve D'nin yani sizin ve malı kabzeden diğer maliklerin henüz taraf sıfatı yoktur. A, davayı açarken mülkiyet hakkına dayanmış ve bu hakkın kısıtlanması nedeniyle tazminat veya el atmanın önlenmesi (hangisi olduğunu belirtmemişsiniz) davası açmıştır. Malı sonradan satın alan B C ve D bu davaya devam etmek zorunda değildir. Eğer edeceklerse (ve aşağıda açıklayacağım gibi dava konusunu temlik almamışlarsa) yeni dava açacak veya mevcut davaya asli müdahale talebinde bulunacaklardır. Bu halde taraflar arasında menfaat çatışması oluşur.
HMK 125 dava konusunun temlikini düzenlemektedir ama buradaki kasıt davaya konu olan malın değil "davanın konusunun" temlik edilmesidir. Aksi takdirde, bir kimseyi istemediği bir davanın davacısı olmaya icbar etmek şeklinde bir netice hasıl olur. Dolayısıyla, davanın seyri esnasında yeri satın alan kişiler böyle bir davanın açıldığından haberdar olmayabilir ve hatta böyle bir davada taraf olmak istemeyebilirler. Bu nedenle bu kişilerin davaya davacı sıfatıyla dahil edilebilmeleri için sadece davaya konu taşınmazın değil, müddeabihin paylar nispetinde temlik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ahvalde A, B, C, D dava arkadaşı olacaklarından herhangi bir menfaat çatışması da söz konusu olmayacaktır.
Bu aşamada müvekkillerinizle birlikte aynı kürsüde taraf olacaksınız. Mevzuatta bunu engelleyen bir hüküm bulunduğunu düşünmüyorum. Siz de başka bir avukata kendiniz için vekalet verirseniz kürsü ilginç olabilir.
