Mesajı Okuyun
Old 12-03-2015, 15:46   #1
AVBBAHAR

 
Varsayılan Ticari Davalarda Görev Sorunu

Tacir olmayan Müvekkilin batık bir finans şirketindeki alacağı 3. bir şirkete borcun nakli ile devredilmiştir. Ödeme yapılmaması üzerine Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtık. Ancak Mahkeme görevsizlik kararı vermiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesine gönderme talep edilmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesi de Görevsizlik kararı vermiştir.

TTK. 4. m. de '' Her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davaları ticari dava saymış ve bu davaların TTK. m. 5 e göre miktar ve değerine bakılmakzısın Asliye Ticaret Mahkemesinde görüleceği düzenlenmiştir.Yine TTK. m. 4 de tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari davalarında Asliye Ticaret Mahkemesinde görüleceği belirtilmiştir.
TTK. m. 19 (eski 21) taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmelerin , kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça diğeri içinde ticari iş sayılır hükmünü içermektedir.

Asliye Ticaret mahkemesinde dava açarken TTK. m. 19 a dayanarak, her iki taraf içinde ticari iş sayılacağı düşüncesi ile (eski kanun zamanında olduğu gibi) dava açmıştık. Ancak Ticaret Mahkemesi Borcun Naklinin Borçlar K. da düzenlendiğini ve bu nedenle mutlak ticari dava olmadığını, TTK. m. 19 a ise hiç değinmeden görevsizlik kararı vermiştir.

TTK. m.4 ün lafzına bağlı kalındığında her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili davalar dediğine göre TTK. m. 19 un görev yönünden bir önemi kalmamaktadır.Aşağıdaki Yargıtay kararı da bunu destekler mahiyettedir.(Ancak müteahidin tacir olup olmadığı tam olarak açık değil)

Ancak kanun abesle iştigal etmeyeceğine göre o zaman neden böyle bir düzenleme getirmiştir? TTK. m. 19 nerede uygulanacaktır? Aklıma gelen ilk ihtimal taraflar arasındaki TTK. m. 19 kapsamındaki bir dava Asliye Hukuk Mahkemesinde görülecek ancak ticari işlerdeki temerrüt faizine hükmedilecektir.
Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçeli kararı henüz yazılmamıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre TTK. m. 19 ve TTK. m. 4-5 e göre görevli mahkemenin hangisi olacağı konusundaki görüşleriniz nelerdir, buna benzer bir davası Yargıtay incelemesinden geçen bir arkadaşımız var mı?


KARAR:

T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/239
K. 2013/1677
T. 19.3.2013
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Talebin Eser Sözleşmesi Niteliğindeki Arsa Payı Karşılığı İnşat Sözleşmesi Ön Protokolünün Geçersizliğinin ve Feshinin Tespitini de İçerdiği - Davanın Mutlak Ticari Dava Olmadığı Dikkate Alınarak Uyuşmazlığın Esası İncelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği )
• MUTLAK TİCARİ DAVA ( Davanın Mutlak Ticari Davalardan Olmadığı ve Davacının Tacir Sıfatının Bulunmadığı - Her İki Tarafın Ticari İşletmesiyle İlgili Hukuk Davası Niteliğinde de Olmadığı/Uyuşmazlığın Esası İncelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği/Menfi Tespit Davası )
• NİSPİ TİCARİ DAVA ( Davanın Her İki Tarafın Ticari İşletmesiyle İlgili Hukuk Davası Niteliğinde de Olmadığı/Uyuşmazlığın Esası İncelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği/Menfi Tespit Davası )
• GÖREVSİZLİK KARARI ( Davanın Mutlak Ticari Davalardan Olmadığı ve Davacının Tacir Sıfatının Bulunmadığı - Her İki Tarafın Ticari İşletmesiyle İlgili Hukuk Davası Niteliğinde de Olmadığı/Uyuşmazlığın Esası İncelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği/Menfi Tespit Davası )
6102/m.4
6098/m.470
ÖZET : Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ön protokolünün geçersizliğinin, feshedildiğinin ve bu sözleşme uyarınca verilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı talebi, münhasıra kambiyo hukukuna dayanan sebeplerle menfi tespit istemini içermeyip temel ilişkiye dayandığı gibi, eser sözleşmesi niteliğindeki arsa payı karşılığı inşat sözleşmesi ön protokolünün geçersizliğinin ve feshinin tespitini de içermektedir. Mahkemece 6098 sayılı TBK'nın 470. vd. maddelerine de dayanan davanın, 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesinde sayılan, diğer anlatımla bu maddede 818 sayılı TBK'na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığından mutlak ticari davalardan olmadığı ve davacının tacir sıfatının bulunmadığı, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası ( nispi ticari dava ) niteliğinde de olmadığı gözardı edilmiştir. Bu durumda, davanın mutlak ticari dava olmadığı dikkate alınarak, uyuşmazlığın esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ön protokolünün imzalandığını, yapılan sözleşmelerin şekil şartına uyulmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, ayrıca feshedildiğini, müvekkilinden teminat olarak alınan kambiyo senedinin takibe konulduğunu, müvekkilinin söz konusu senetten dolayı borçlu olmadığını ileri sürerek, sözleşmelerin geçersiz olduğunun, feshedildiğinin, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, kambiyo senetlerinin TTK'da düzenlendiği, TTK'nın 4. maddesi gereği bu kanunda yer alan hususlarla ilgili hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesi uyarınca ticari davaların Ticaret Mahkemesi'nde görüleceği, Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı, davanın bonodan dolayı menfi tespit istemine ilişkin olduğu ve mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

1 )Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ön protokolünün geçersizliğinin, feshedildiğinin ve bu sözleşme uyarınca verilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı talebi, münhasıra kambiyo hukukuna dayanan sebeplerle menfi tespit istemini içermeyip temel ilişkiye dayandığı gibi, eser sözleşmesi niteliğindeki arsa payı karşılığı inşat sözleşmesi ön protokolünün geçersizliğinin ve feshinin tespitini de içermektedir. Dava, 14.09.2012 tarihinde açılmış olup, Mahkemece 6098 sayılı TBK'nın 470. vd. maddelerine de dayanan davanın, 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesinde sayılan, diğer anlatımla bu maddede 818 sayılı TBK'na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığından mutlak ticari davalardan olmadığı ve davacının tacir sıfatının bulunmadığı, diğer anlatımla her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hukuk davası ( nispi ticari dava ) niteliğinde de olmadığı gözardı edilmiştir. Bu durumda, davanın mutlak ticari dava olmadığı dikkate alınarak, uyuşmazlığın esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

2 )Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.