Mesajı Okuyun
Old 21-10-2014, 15:27   #4
Av.Denizcan Sarıkaya

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Alper
Bu konuda merak ettiğim bir şeyi sormak istiyorum.

Örneğin elimizde usulsüz bir tebligat var.. İptali talebi ile icra mahkemesine başvurduk.. talebimiz kabul edilerek tebligatın iptaline ve tebliğ tarihinin de dava tarihi olarak kabul edilmesine karar verildi.

Peki böylesi bir durumda icra takibine karşı yapmayı düşündüğümüz olası itirazın durumu nasıl değerlendirilecek? Kararın kesinleşmesini takiben itiraz hakkımız olacak mı? Yoksa davayı açtıktan sonra itiraz da etseydiniz diyerek ret cevabı mı alacağız?

Bir de cevap hangi yönde olursa olsun; hukuki dayanağı nerede yazmaktadır?

Paylaşımlarınız için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.

Sayın meslektaşım, paylaştığım karar sorunuza yanıt vermektedir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
E:2001/5857 - K:2001/7291
Tarih: 30.04.2001

-USULSÜZ TEBLİGAT ( Şikayet Yoluna Başvurmanın İtiraz Süresinin İşlemesini Durdurmaması )
-İTİRAZ SÜRESİ ( Usulsüz Tebligat Nedeniyle Şikayet Yoluna Başvurmanın İtiraz Süresinin İşlemesini Durdurmaması )
-TEBLİGATIN USULSÜZLÜĞÜNÜN ŞİKAYET EDİLMESİ ( İtiraz Süresinin İşlemesini Engellememesi )

ÖZET :
Usulsüz tebligat, mutlak olarak batıl olmayıp muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olur. Bunun için ise muhatabın, tebliği öğrendiğini beyan etmesi ve tebliğden yeni haberdar olduğunu beyan ederek tebliğin usulsüzlüğünü şikayet etmesi gerekir. Muhatap, tebliği öğrendikten itibaren yedi gün içinde İcra Tetkik Mercüne tebligatın usulsüzlüğünü şikayet etmelidir. Ayrıca öğrenme tarihinden itibaren kanuni süresi içinde takip şekline göre, ilgili merciiye itirazlarını bildirmek zorundadir. Aksi halde takip kesinleşir. Tebligatın usulsüzlüğünün şikayet edilmesi, itiraz süresinin işlemesini engellemez. Somut olayda, borçlu öğrenme tarihine göre icra dairesine itirazlarını bildirmemiş; takip kesinleşmiştir.

DAVA :
Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 5.4.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR :
HGK.'nun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 esas 1991/344 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32. maddesinde "tebliğ üsulune aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise, muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi addolunur" hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olur. Bunun için muhatabın, tebliği öğrendiğini beyan etmesi ve tebliğden yeni haberdar olduğunu bildirerek tebliğin usulsüzlüğünü şikayet etmesi gerekir. Bu durumda tebliğ tarihi muhatabın bildirdiği "öğrenme tarihi"dir.
Genellikle İİK.'nun 65. maddesine dayanan gecikmiş itiraz ile 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 32. maddesi hükmünce usulsüz tebliğ nedenine dayalı şikayetler karıştırılmaktadır. Gecikmiş itirazda, tebligat usulüne uygun olarak yapılmış olup, muhatabı bir engel nedeniyle süresi içinde itiraz edememiştir. Bu durumda, gecikmiş itirazda bulunacak kişi, mazeretini gösterir delillerle birlikte esasla ilgili itirazlarını ve dayanaklarını da engelin kalktığı günden itibaren ( 3 ) gün içinde tetkik merciine bildirmek zorundadır. Merci hakimi gecikmiş itiraz nedenlerini ve belgelerin inceleyerek, sonucuna göre bir karar verecektir. İİK.' nun 65. maddesine göre Hakim "gecikme sebeplerinin mahiyetine" ve "hadisenin özelliklerine" göre, takibin tadilini tensip edebilir. Mazeretin kabulü halinde icra takibi durur. Aynı celsede alacaklı itirazın kaldırılmasını sözlü olarak da isteyebilir. Bu takdirde tetkikata devam olunarak merci hakimliğince gerekli karar verilir.
Usulsüz tebligatla ilgili 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesinin tatbikinde ise, İİK.'nun 65. maddesinden farklı olarak tebligat, usulüne uygun olarak yapılmamıştır. Usulsüz tebliği işlemini öğrenen muhatabın, bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren ( 7 ) gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü tetkik mercii önüne getirmesi gereklidir. Ayrıca, işin önemli yönü yine öğrenme tarihinden itibaren kanuni süresi içinde alacaklının seçtiği takip şekline göre, borçlu ait olduğu merciye itirazlarını da bilidirmek zorundadır. Aksi halde takip kesinleşir. Bir başka deyişle, tebligatın usulsüzlüğünün şikayet edilmesi itiraz süresinin işlemesini durdurmaz.
Somut olayda, borçlunun dava dilekçesinde "gecikmiş itiraz" deyimini kullanması sonuca etkili değildir. Zira, HUMK.'nun 76. maddesi gereğince hukuki sebebin ve uygulanacak yasa maddesinin tesbiti Hakimin görevine giren bir konudur.
Görülmekte olan davanın bu açıklamalar ışığında çözümü için öncelikle, borçluya gönderilen ödeme emerinin usule uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin saptanması gereklidir. Borçluya gönderilen ( 49 ) örnek ödeme emri 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesine göre tebliğ edilmiş ancak, Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi uygulanmamıştır. Muhatabın adreste neden bulunmadığı, tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmediği saptanıp tevsik edilmediği için tebligat geçersizdir. Böyle olunca uyuşmazlığın İİK.'nun 65. maddesinde yer alan "gecikmiş itiraz" kurallarına göre değil 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesine göre ve "usulsüz tebligat"la ilgili yukarıda açıklanan prosedüre göre çözülmesi gerekir. Borçlu, öğrenme tarihine göre icra dairesine itiraz etmediğinden takip kesinleşmiştir. O halde istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir.

SONUÇ :
Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 30.4.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.