Mesajı Okuyun
Old 16-09-2014, 14:39   #3
eser_29

 
Varsayılan

Peki Üstadım bu karar ışığında; bir avukatın işi kabul ettiği ve takip ettiği düşünülürse duruşmada hakim ne yönde karar verir ? Avukatın dosyaya devamı ve dosyada daha önce yapılmış işlemler/kararlar yönünden ?

Ekleme:



T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/4566
K. 2000/7553
T. 6.6.2000
• TEMYİZ SINIRI
• NAFAKANIN ARTIRILMASI ( Temyiz sınırı )
• İADEİ MUHAKEME
• VEKALET İLİŞKİSİNİN BUTLANI ( İade-i muhakeme )
• BOŞANMA ( Hileli vekâlet )
• HİLE ( Vekâletname düzenlenirken )
• ORTAK AVUKATLAR
1086/m.445/7, 8 - 93/5
1136/m.38, 43, 44
ÖZET : 1. Vekalet ilişkisinin iradeyi ifsat eden sebeple batıl olması hali ve davalının hilesi her türlü delil ile isbat edilebilir.

2. Aynı büroyu paylaşan avukatlar, aynı işte menfaati zıt olanları temsil edemezler.

DAVA VE KARAR: Taraflar arasındaki ( iade-i muhakeme ) davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı davalının hilesi ve vekaletname düzenlenmesi sırasında iradeyi ifsat eden sebeple yargılamanın iadesini istemiştir ( HUMK.md.445/7 ve 8 ). Vekalet ilişkisinin iradeyi ifsat eden sebeple batıl olması hali ve davalının hilesi, her türlü delil ile ispat edilebilir. ( HUMK.md.293/5 ). Davalıdan da delilleri sorulup tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan boşanma davasına ilişkin dosya arasında bulunan vekaletnamelerde davalı vekilleri ile o davada davacı Daniela'yı temsil eden Avukat E.G.'in aynı adreste ( İncirli Caddesi 24/6 ) bulundukları yazılıdır. Avukatlık Kanununun 43. maddesi uyarınca her Avukat büro edinmek zorunda olduğu gibi aynı kanunun 44. maddesi uyarınca ancak ortak avukatlar aynı büroyu paylaşabilirler. Yine aynı kanunun 38. maddesi uyarınca Avukatlar ve ortakları aynı işte menfaati zıt olanların teklif ettikleri işi ret etmek zorundadırlar. Bu zorunluluğa uyulmamış ve avukatlar, ( mahkumun leh ) yararına hüküm kurulun tarafından temin edilmişse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/7. maddesi şartları oluşur. Şu halde davacı kadını boşanma davasında temsil eden Avukat E.G. ile o davada erkeği temsil eden Avukatlar S.U. ve B.Ç.'nin boşanma davasının açıldığı tarihle kararın kesinleştiği tarih arasındaki bürolarının nerede olduğu, bağlı bulundukları Barodan araştırılıp sonucu uyarınca karar vermek gerektiğinin düşünülmemesi yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yargılamanın iadesi talebinin reddine dair hükmün açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle hükmün onanması düşüncesindeyim.

Üye
Ferman Kıbrıscıklı

MUHALEFET ŞERHİ

Davacı ve davalı vekili aynı adreste bulunduklarını mahkemeye ibraz edilen vekaletname ve tebliğ belgesi ile doğrulamışlardır. Bu resmi belgeler karşısında artık büroların yeniden aynı olup olmadığının araştırılmasına gerek yoktur. Bu yönüyle gerekçeye katılmıyorum.

Üye
A.İ. Özuğur




MülgaHUMK. MADDE 445


1086 S.lı (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 445
Katiyen verilen veya katiyet iktisap etmiş olan kararlar hakkında aşağıdaki sebeplere binaen iadei muhakeme talep olunabilir;
1- Muhakeme esnasında esbabı mücbireye veya lehine hükmolunan tarafın fiiline binaen elde edilemiyen bir senet veya vesikanın hükmün itasından sonra ele geçirilmiş olması,
2- Hükme esas ittihaz olunan senedin sahteliğine karar verilmiş veyahut senedin sahte olduğu mahkeme veya bir mevkii resmide ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki karar hükümden evvel ittihaz olunup iadei muhakeme talebinde bulunan kimsenin, hüküm zamanında bundan haberi bulunmamış olması,
3- Hükme esas ittihaz olunan bir ilam hükmü fesih ve nakzolunarak kaziyei muhkeme teşkil etmek suretiyle külliyen mürtefi olması,
4- Şahadeti hükme esas ittihaz olunan şahidin hükümden sonra yalan şahadetle mahkum edilmiş olması,
5- Ehlihibrenin kasten hilafı hakikat ihbaratta bulunduğunun hükmen tahakkuk etmesi,
6- Mahkumunlehin yalan yere yemin ettiği ikrarı veya beyyinei tahririye ile sabit olmuş olması,
7- Mahkumunleh tarafından hükme müessir diğer bir hile ve hud'anın kullanılmış olması,
8- Vekil ve mümessil olmıyan kimseler huzuriyle davanın rüyet ve hükmedilmiş olması,
9- Davayı rüyetten istinkaf etmeğe kanunen mecbur olan hakim huzuriyle muhakemenin rüyet ve hükmedilmiş olması,
10- İki tarafı ve sebebi müddehit bir dava hakkında sadır olan bir ilama mugayir yeni bir ilam suduruna sebep olabilecek bir madde yokken yine o mahkeme veya diğer bir mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmü hilafında bir hüküm ve karar verilmiş olup da her iki ilamın katiyet kesbetmesi,
(EKLENMİŞ BENT RGT: 23.01.2003 RG NO: 25002 KANUN NO: 4793/1)
11- Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması,
(EKLENMİŞ FIKRA RGT: 18.07.1981 RG NO: 17404 KANUN NO: 2494/33)
Birinci fıkranın 4, 5 ve 6 ncı bentlerindeki hallerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkümiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya karar verilememiş ise, ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde yargılamanın iadesi sebeplerinin varlığının, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.


HMK
Yargılamanın iadesi sebepleri

MADDE 375- (1) Aşağıdaki sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
(2) Birinci fıkranın (e), (f) ve (g) bentlerindeki hâllerde yargılamanın iadesinin istenebilmesi, bu sebeplerin kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyet kararı ile belirlenmiş olması şartına bağlıdır. Delil yokluğundan başka bir sebeple ceza kovuşturmasına başlanamamış veya mahkûmiyet kararı verilememiş ise ceza mahkemesi kararı aranmaz. Bu takdirde dayanılan yargılamanın iadesi sebebinin, yargılamanın iadesi davasında öncelikle ispat edilmesi gerekir.