|
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine; davacının gerçek ücretinin brüt 1.649,37 YTL. olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir. Uyuşmazlık; davacının aylık ücretinin ne şekilde belirleneceği ve ticaret odası tarafından bildirilen ücretin esas alınması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. İş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle işçinin alacak miktarı belirlenirken, bu hesabı doğrudan etkileyecek olan işçinin gerçek ücretinin saptanması gerekmektedir. Gerçek ücret; işçinin kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücrettir. İş akdinin tarafları görünüşte bir ücret belirlemiş olabilirler, ancak bu ücret tarafların aralarında kararlaştırdıkları gerçek ücret olmayabilir. Uygulamada bazen taraflar arasında kararlaştırılmış olan gerçek ücret ( örneğin SSK primlerini daha az ödemek amacıyla) bordroya yansıtılmamakta, daha düşük (örneğin asgari ücret ) gösterilmektedir. Bu gibi durumlarda yargıç tarafından gerçek ücretin saptanması yoluna gidilmelidir. İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatı mümkündür. Aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, tanık beyanları gibi delillerle işçinin imzasını taşıyan ücret bordroları veya hizmet sözleşmesinde yazılı olan ücretin gerçek olmadığı kanıtlanabilir. Ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda, yapılan iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler göz önünde tutularak ve ayrıca ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebilir. Meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarları tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp, diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmeleri gerekir. Somut olaya bakıldığında; davacının gerçek ücret olarak bildirdiği miktarın, davacı ile aynı işi yapan kişiye ait kesinleşmiş kararla da belirlendiğinden ve davacının kıdeminin bu kişiye göre daha fazla bulunduğu anlaşıldığından, davacının aylık brüt ücretinin 1.649,37 YTL olduğu hususu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenmiştir (HGK. 3.12.2008, 719/731).
Ø Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel ( periyodik ) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve: sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönmelere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi. ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2.fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 Sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı iş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dişiliği önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. işçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir:
ÖRENEK: 1) Somut olayda tekstil işyerinde makineci olarak çalışan davacı ayda net 329 YTL ücret aldığını iddia etmiş davalı ise asgari ücret aldığını savunmuştur.Davacı bu dosya için tanık dinletmemiş işe iade davasında dinlenen davacı tanıkları ise aylık 299 ytl aylık ücret aldığını ifade etmişlerdir. işverence sunulan ücret bordroları imzalı ve asgari ücretten düzenlenmiş olup davalı tanıkları da savunmayı doğrulayarak davacının asgari ücret aldığını belirtmişlerdir. iddia edilen ücretten yapılan hesaplamalara itibar edilerek istekler hüküm altına alınmıştır. Mahkemece bu şekilde sonuca ulaşılması hatalıdır. Davacının yaptığı iş, meslek unvanı, davalı işyerindeki çalışma süresi belirtilmek suretiyle meslek kuruluşlarından alabileceği ücret araştırılmalı dosyadaki tüm delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır (9. HD. 19.11.2008, 32418/31380).
Örnek 2: Somut olayda davalı işyerinde uluslararası tır şoförü olarak çalışmıştır. Davacının ücretine ilişkin olarak asgari ücret üzerinden düzenlenmiş imzalı bordro örneği sunulmuştur. Mahkemece bilirkişi raporunun kabulü ile davacının yurtdışı seferlerinde aldığı harcırahın zorunlu masraflarını karşılamak üzere verildiği gerekçesiyle kıdem tazminatına esas ücrete yansıtılmamıştır. Davacının aylık kazancının asgari ücrete ilaveten yurtdışına çıktığında aldığı harcırahlar olduğu, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Mahkemenin vardığı sonuca göre başka işyerlerinde geçen çalışması ile birlikte 10 yılın üzerinde tecrübesi olan tır şoförünün asgari ücretle çalıştığının kabulü dosya içeriğine ve hayatın gerçeklerine uygun düşmemektedir. Harcırah yurtdışına sefer yapan tır şoförü ile işveren arasında sözleşmenin ücret unsurunun önemli bir bölümünü teşkil eder. Bu sebeple sürekli bir ödeme olduğu için harcırahın da tazminata esas ücrete yansıtılması gerekir. Bu konuda yapılacak iş davacının ayda kaç sefer yaptığı konusunda gümrük giriş çıkış beyannameleri ve pasaport kayıtları getirtilerek, tanık beyanları ve dosya kapsamındaki deliler ,birlikte değerlendirilerek öncelikle davacının son bir yıl içerisinde görevi sebebiyle yurtdışına çıktığı ücretin tespiti ve bu süre içerisinde aldığı harcırah miktarının 365 e bölünmek suretiyle bir güne isabet eden tutarının kıdem ve ihbar tazminata esas ücrete yansıtılmasından ibarettir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalıdır (9. HD. 30.10.2008, 30918/29554).
|