Mesajı Okuyun
Old 03-06-2014, 15:06   #12
Bahadır Turan DURMAZ

 
Varsayılan

İlamlı takip hususu; belgeyi düzenleyenin icra müdürlüğü olması, bu belge ile ilamlı takip yapılmasına engel olduğuna dair bir düzenleme bilmiyorum. Aksine mahkeme tarafından düzenlenmeyen bir çok belgeye dayanılarak ilamlı takip yapılabildiğini söylemek isterim. Örneğin; tüketici hakem heyetlerinin sınır altındaki kararları, Avukatlar tarafından düzenlenen uzlaşma tutanakları, birçok odanın yıllık aidat konusunda verdiği kararlar, icra müdürlüklerinin kefalete ilişkin düzenlediği tutanaklar, bankaların kredi sözleşmelerinin bir kısmı vs vs örnekler ziyadesi ile çoğaltılabilir. Tüm bu sayılanlar mahkeme tarafından düzenlenmeyen ve fakat ilamlı takibe esas olabilen evraklardır. Ancak kesin rehin açığı belgesinin ilamlı takibe konu olup olmaması icra müdürlüğü tarafından düzenlenmesine bağlı bir durum değil. Rehin açığı belgesi düzenlenmesine konu olan İPÇ veya RPÇ takibi ilamlı ise doğal olarak, ilamlı takip üzerinden alınan kesin rehin açığı belgesi de ilamlı takibe konu edilecektir. Ancak İPÇ veya RPÇ takibi ilamsız ise bu takipten alınacak rehin açığı belgesi elbette ki ilamlı takibe konu edilemeyecektir. Özetle rehin açığı belgesinin ilamlı takibe konu edilmesi, belgenin icra müdürlüğü tarafından düzenlenmiş olmasından değil, belgenin düzenlenmesine esas alınan icra takibinin türünden kaynaklanmaktadır. Talih Uyar’ın konu ile ilgili açıklaması şu şekildedir;


“«kesin rehin açığı belgesinin İİK. mad. 68/I anlamında borç ikrarını (kabulünü) içeren bir senet niteliğinde olması», rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmsız takip sonucunda verilen «rehin açığı belgesi» içindir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı takip sonucunda verilen «rehin açığı belgesi», dayanağı olan ilâm veya ilâm niteliğindeki belge ile birlikte gene ilâm hükmünde olduğundan, ona dayanarak yapılacak takip de gene ilâmlı takip alacaktır. Bknz KURU, B. İcra ve İflâs Hukuku. C: 3, s: 2485 - KURU, B. İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, s: 874, Yargıtay 12. HD. 15.1.1981 T. 7934/177


Alacaklı «rehin açığı belgesi»ne dayanarak bir yıl geçtikten sonra yeni bir takip yaparsa, borçluya; rehin açığı belgesinin verildiği takip, «rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip» idiyse «icra emri»; (İİK. mad. 32) rehin açığı belgesinin verildiği takip «rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmsız takip» idiyse «ödeme emri» (İİK. mad. 60) göndermesi gerekir. Bknz: 12. HD. 31.3.1994 T. 3653/4346; 28.2.1994 T. 2148/2796, 12. HD. 21.11.1996 T. 14393/14687, İİD. 11.11.1969 T. 10246/10620”


“Rehin açığı belgesi düzenlenmesine neden olan takipte icra emri çıkarılmış olduğundan, rehin açığı belgesi düzenlenmesine neden olan takipte icra emri çıkarılmış olduğundan, rehin açığı belgesinin icraca infazında icra emri çıkarılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere göre temyiz oluna hükmün ONANMASINA...(12. HD. 15.1.1981 T. E: 7934, K: 177) “

“İİK’nın 152. maddesi; “rehin, satış isteyenin alacağına derece itibariyle rüchanı alan diğer rehinli alacakların tutarından fazla bir bedelle alıcı çıkmamasından dolayı satılmazsa veya satılıp da tutarı takip olunan alacağa yetmezse, alacaklıya bütün veya geri kalan alacağı için bir belge verilir. Alacağı irat senedinden veya bir taşınmaz mükellefiyetinden doğmayan alacaklı, bu suretle tahsil edemediği alacağı için borçlunun sıfatına göre iflas veya haciz yoluna gidebilir. Alacaklı satış yapılmamışsa artırma gününden, satış yapılması halinde satışın kesinleşmesi tarihinden itibaren bir sene içinde haciz yolu ile takip talebinde bulunursa yeniden icra veya ödeme emri tebliğine lüzum yoktur. Rehin açığı belgesi, borç ikrarı mutazammın senet mahiyetindedir” hükmünü ihtiva eder.
Hükmün içeriğinde, rehin açığı belgesinin verildiği takip dosyasında, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip yapılmış ise alacaklı bu belgeye dayanak olarak ilamlı icra takibi yapılabilir ve borçluya icra emri gönderilebilir (Prof. Dr. Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku El Kitabı sf: 874).
Somut olayda, takip dayanağı kesin rehin açığı belgesinin verildiği Ankara Gayrimenkul 22. Satış İcra Müdürlüğünün 2007/1586 esas sayılı takip dosyasında alacaklı tarafından borçlu aleyhinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip yapıldığı ve borçluya icra emri gönderildiği anlaşılmaktadır.
O halde, alacaklının bu kesin rehin açığı belgesi ile borçlusu aleyhinde ilamlı takip yapması ve icra emri düzenlenmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı nazara alınarak Mahkemece, borçlunun şikayetinin reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulü ve icra emrinin iptaline dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA... (12. HD. 26.01.2009 T. E:556, K:1424)”

Yargıtay’ın konu ile ilgili yüzlerce içtihadı bulunmakta olup, Yargıtay’ın görüşü yerleşiktir.
Özetle, Yargıtay kararları ne olursa olsun, mantık kuralları gereği de ilamlı olarak başlayan bir takip üzerinden alınan kesin rehin açığı belgesinin ilamlı takibe konu edilmesi gerekir.

Kesin rehin açığı belgesinin ilk takibin devamı olup olmadığı hususu; rehin açığı belgesine ilişkin Talih Uyar’ın açıklaması şu şekildedir; “«Kesin rehin açığı belgesi»ne dayanılarak, borçlu hakkında yapılan takip, yeni bir takip olup, eski takibin devamı değildir.Bknz GÜRDOĞAN, B. Rehnin Paraya Çevrilmesi, s: 104”



Kesin rehin açığı belgesi ilk takibin devamı değildir. İİK 150/f uyarınca alınan geçici rehin açığı belgesi ilk takibin devamı mahiyetinde olup ayrı bir takibe konu edilmez. Aynı icra takibi (İPÇ veya RPÇ) içerisinde geçici rehin açığı belgesine konu alacak miktarı kadar ilamsız takip (yeniden ödeme veya icra emri gönderilmesine gerek bulunmaksızın) yürütülüp, borçlunun tespit edilebilen mallarına haciz konulur. Ancak kesin rehin açığı belgesi ilk takibin devamı olmayıp yeni bir takibe konu edilmesi gerekir. Nitekim 12. HD. 17.7.2008 T. E:12241, K:15373 kararı bu yöndedir;



“Alacaklının borçlu aleyhine başlatmış olduğu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibin kesinleşmesi üzerine, söz konusu taşınmaz, alacağa mahsuben alacaklı tarafından satın alınmıştır. Alacaklı bu dosyadan bakiye alacağı için, İİK.nun 152. maddesi gereğince “rehin açığı belgesi” alarak, ayrı takip yapması gerekirken, aynı dosyadan sözkonusu alacak için takibini sürdürmesi mümkün bulunmamaktadır.
Borçlu, alacaklı aleyhine Zeytinburnu 1. Asliye Hukuk Mahkemesine Tapu iptali-Tescil davası açarak “bu istemin kabul edilmemesi halinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle 80.000 USD’nin tahsilini” istemiştir. İlgili mahkeme tapu iptali-tescil istemini reddederek, “33.308 YTL.nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alacaklıdan alınıp borçluya verilmesine” karar vermiştir. Borçlu bu karara istinaden alacaklı aleyhine İstanbul icra dairesinde ilamlı takibe geçmiş bu takip kesinleşerek infaz edilmiştir. Borçlu aynı karara dayanarak alacaklı tarafından hakkında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla “icra takibinin iptaline” karar verilmesini istemişse de buna hukuki olanak bulunmadığından bu yöne ilişkin isteminin reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.”

Harç hususu; 1982 Anayasası’nın 73.maddesinin 3.fıkrası aynen şu şekildedir; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” Harç alınıp alınmayacağı yorum yolu ile sonuca ulaştırılabilecek bir husus değildir. Kanunda açıkça alınacağı veya alınmayacağı yazmayan hiçbir hususta yorum yolu ile harç alınamayacağı sonucuna ulaşılamaz. Mevcut kanunlarda rehin açığı belgelerinin 1 yıl içerisinde takibe konulması halinde harç alınmayacağına ilişkin bir hüküm ben bulamadım. Bulabilen varsa göstersin bizde harç ödemeyelim.


Görüş konusuna gelince;
Burada kimsenin şahsi fikrine ihtiyaç duyulduğunu düşünmüyorum. Neticede hepimiz sermayesi zaman olan bir meslek icra ediyoruz. Şahsi fikirler dost meclislerinde dile getirilebilir ancak insanların okuyunca ciddiye alacağı bu gibi forumlara ne yazarken ne de okurken zaman harcanması doğru değil artı okuyucular nezdinde de bilgi kirliliği yaratmakta. Sorulan soruya mevcut duruma uyumlu doğru yanıt verilebilecekse cevap verilmeli, aksi halde cevap verilmemeli diye düşünüyorum.


Kimseyi hedef almıyoruz, almakta doğru değil. Konuyu şahsileştirmeye ne zamanımız ne de ruhsal durumumuz müsait.Forumu kullanan, çoğunlukla meslektaşlarımız, bilgi sahibi olmadığı bir konu hakkında, bilgi sahibi olan üyelerin bildiklerini öğrenmeye ve yapacağı şeylere yön vermeye çalışıyor. Ancak ben kendimin bir görüş verecek kadar yetenekli veya bilgili olduğumu düşünmüyorum. Zira, bu konuda ihtisas veya akademik bir kariyer yapmadım. Veya insanların bilgi edinmek istediği Talih Uyar kadar kendimi yetiştirmedim veya Yargıtay’ın bu konuda ihtisas yapmış bir dairesinde çalışmıyorum. Benim ne düşündüğümü merak eden kimsenin de olduğunu zannetmiyorum.


O bakımdan şahsi görüşlerimin kimseye faydası olmayacağı gibi bir başkasının şahsi görüşlerinin de soruyu sorana faydası olmayacaktır. Burada bizler şahsi görüşlerimizi illa paylaşacaksak öncelikle mevcut durumu özetleyip akabinde “mevcut durum böyle – yani bir takip başlatırsanız veya bir dava açarsanız karşılaşacaklarınız bunlar ancak konu ile ilgili benim görüşümde bu” şeklinde bir beyanda bulunmamız daha doğru olur. Zira, okurlar burada söylenen şeyleri ciddiye alarak belki de çok önemli müvekkillerinin çok önemli işlerine yön veriyorlar. İnsanları şahsi kanaatlerimizle mevcut duruma aykırı yönlendirmemizin doğru olmadığını söylemeye gerek bile yok sanırım.



Diğer konu başlıklarında da meslektaşlarımın mevcut uygulamayı bırakalım açık kanun hükümleri ile çelişen “beyanları” oluyor. Net bilgi sahibi olmayan arkadaşların şahsi görüşlerini kendilerine saklamalarını öneriyorum