Mesajı Okuyun
Old 13-05-2014, 10:01   #2
serdar30

 
Varsayılan

Kolluk tarafından tanık olarak ifade alınması mümkün değildir. Dolayısıyla kolluk tarafından tanık olarak dinlenen kişi hakkında yalan tanıklığa ilişkin hükümler de uygulanamayacaktır.
YARGITAY 4. Ceza Dairesi Esas:2009/16212 Karar:2009/12656 Tarih:24.06.2009

Yalan tanıklık yapmak suçundan sanık F...'nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 272/3-2, 62, 52/2. maddeleri gereğince 4.000 yeni Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesinin 28/06/2006 tarihli ve 2005/257 esas, 2006/357 sayılı kararının Adalet Bakanlığınca 14.05.2009 gün ve 2008/5629 sayılı yazısı ile yasa yararına bozulmasının istenmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2009 gün ve 2009/134870 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi:

Tebliğnamede “Tüm dosya kapsamına göre, adı geçen sanığın pazar yerinde meydana gelen bir hırsızlık olayına ilişkin Sandıklı Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/1138 sayılı soruşturması kapsamında 29/08/2005 tarihinde polis karakolunda alınan ifadesinde, faillerden birinin mağdurun cebinden cüzdanı çekerken, diğerinin de mağdurun arkasında durarak perdeleme yaparken gördüğünü söylediği, ancak 31/08/2008 tarihinde Savcılıkta alınan ifadesinde şüphelilerden Gülcan İriyiğit'in kendisine hakaret etmesinden dolayı kızdığından, şüphelilerin suçu işledikleri şeklinde ifade verdiğini beyan ettiği, bu beyanları nazara alınarak sanığın yalan tanıklık suçundan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmış ise de, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30/01/2002 tarihli ve 2001/17125 esas, 2002/1028 sayılı kararında belirtildiği üzere, kolluk önünde verilen ifadenin yalan tanıklık suçunu oluşturmayacağı cihetle, unsurları oluşmayan müsnet suçtan sanığın beraati yerine, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Gereği görüşüldü;

Ceza yargılamasında beyan delilleri arasında yer alan tanık anlatımları, kanıt araçlarından olduğundan, tanıkların çağrılması ve dinlenilmesi yöntemleri yasada ayrıntılı olarak düzenlenmiş (CYY. m. 43 ila 61) ve adaleti yanıltmaya neden olabilecek gerçeğe aykırı tanıklıkta bulunulması da suç olarak düzenlenmiştir. Belirtilen yasal hükümler uyarınca soruşturma evresinde tanık dinlemeye yetkili olan makam Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir (Centel, Nur/Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Bası, İstanbul 2008, s. 236). Adli görevleri nedeniyle kolluk görevlilerinin olayla ilgili görgüsü olan kişileri "ifade sahibi" sıfatıyla dinlemeleri, onlara "tanık" sıfatını vermemekte ve yasadaki tanıklığa ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektirmemektedir. Dolayısıyla doktrinde de belirtildiği üzere (Tezcan, Durmuş/Erdem, M.Ruhan/Önok, Murat, Ceza Özel Hukuku, 6. Bası, Ankara 2008, s.880; Ünver, Yener, Adliyeye Karşı Suçlar, İstanbul 2008, s. 186) kolluğun "tanık dinleme" yetkisi bulunmamaktadır.

5237 sayılı TCY.nın 272. maddesinde düzenlenen yalan tanıklık suçunun oluşması için tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde ya da mahkeme veya yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapılmasının zorunlu bulunması, başka deyişle hukuksal bir uyuşmazlığa konu bir olayla ilgili olarak bilgisini aktaran kişinin yasalar gereği “tanık” sıfatıyla dinlenilmesinin gerekmesi ve ceza soruşturmasında 5271 sayılı CYY. hükümleri uyarınca kolluğun tanık dinleme yetkisinin bulunmaması ve incelenen dosyada hükümlünün kollukta verdiği ifadeye dayalı olarak kamu davasının açılması karşısında, suçun oluşmadığı gözetilerek beraat hükmü kurulması yerine, hükümlülüğe karar verilmesi yasaya aykırı görüldüğünden, 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d maddesi uyarınca Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesinin 28.6.2006 tarihli ve 2005/257 esas, 2006/357 sayılı kararının YASA YARARINA BOZULMASINA, suç öğelerinin oluşmaması nedeniyle sanık Fatih Tunca'nın, hakkında yalan tanıklık suçundan açılan kamu davasından BERAATİNE, 24.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.